iCWvss0. ASCITES Karın boşluğunda sıvı toplaması, Asit Dobrucalı Asit Ascites nedir? Asit Ascites sözcüğü latince içi su dolu kese anlamına gelir ve tıpta karın boşluğunda sıvı birikmesine verilen addır. Karaciğer hastalıkları, kanser, kalp ve böbrek yetersizliği gibi hastalıklarda asit gelişebilir Asit neden oluşur? Asitin en sık görülen nedeni karaciğer sirozudur. Asitli hastaların yaklaşık %80 inde neden karaciğer sirozudur. Mide, barsaklar, pankreas ve dalaktan karaciğere kan getiren toplar damarlarda vena porta siroza bağlı basınç artışı portal hipertansiyon 1 ve sirotik karaciğer tarafından yeterince yapılamayan albüminin serum seviyesinin düşmesi2 onkotik basıncı azaltarak damar içindeki suyun karın boşluğuna kaçmasına yol açar. Ayrıca siroz nedeniyle karın içi lenf damarlarındaki basınç artışı da karaciğer yüzeyinden ve karın boşluğundaki lenf damarlarından karın boşluğuna lenf sıvısının sızmasına neden olur3. Asit oluşumuna yol açan diğer bir neden de siroz sonrasında ortaya çıkan vücuttaki tuz ve su birikimidir. Siroz nedeniyle vücutta dolaşan etkin kan hacminin azalması ve böbreklere daha az miktarda kan gitmesi bazı nörohormonal mekanizmaların harekete geçmesine ve bunun sonucunda da böbreklerin su ve tuz tutmasına ve vücutta ve karın boşluğunda sıvı asicites toplanmasına yol açar4. Karaciğerde siroz olmadan da karaciğere giren ve karaciğerden çıkan toplar damarların vena porta ve hepatik ven tıkanması sonucunda asit gelişebilir. Karaciğerden çıkan toplar damarın tıkanması Budd-Chiari sendromu olarak adlandırılır. Kronik böbrek hastalıklarında hem böbreklerden protein kaybı albumin hem de su ve tuz tutulmasına bağlı olarak asit gelişebilir. Sağ kalp yetersizliği ve kalp zarı kalınlaşması konstriktif perikardit olan hastalarda da bacaklarda ödem ve karın boşluğunda sıvı birikimi görülür. Pankreasın akut ve kronik hastalıklarında, tiroid hormonu eksikliğinde hipotiroidi, karın boşluğu enfeksiyonlarında periton tüberkülozu vb. ve karın boşluğuna yayılım gösteren kanserlerde asit gelişebilir. Mide, kalın barsak ve kadınlarda over yumurtalık kanserlerinin ileri dönemlerinde, ileri evre lenfomalarda lenf bezi kaynaklı tümörler asit gelişimi sık olarak görülen bir durumdur. Kansere bağlı asitler tüm asitlerin yaklaşık %10 undan sorumludur. Asit oluşum mekanizmaları Kaç çeşit asit vardır? Klasik olarak 2 çeşit asit bulunur; transüda ve eksüda. Bu sınıflama kabaca asitin içeriğinde bulunan protein ve hücre miktarına göre yapılır. Daha nadir görünen bir üçüncü asit çeşidi içindeki yağ miktarının fazla olması nedeniyle beyaz renkte ve süt görünümünde olan şilöz’ asittir. Transüda ve eksüda ayrımının yapılmasında en sık kullanılan yöntem serum ve asit albümin farkının hesaplanmasıdır. Bu fark serum-asit albumin gradienti SAAG olarak adlandırılır. SAAG >1,1 olduğunda transüda, 1,1 den küçük olduğunda ise eksüda olarak kabul edilir. Örneğin hastanın serum albumin seviyesi 3,5g/dl, asit albumin seviyesi 1,5g/dl ise SAAG 2g/dl dir. Bu durumda SAAG >1,1 olduğundan asit transüda’ dır. Şilöz asitlerde asit içindeki yağ miktarı artarken pankreas hastalıklarına bağlı asitte asit içinde amilaz gibi pankreas enzimleri yüksek değerlerdedir. Transüda cinsi asit karaciğer sirozu, siroz dışı portal hipertansiyon Budd-Chiari sendromu vb., kalp yetersizliği ve böbrek yetersizliği gibi durumlarda görülürken eksüda cinsi asit transüda cinsi asitin enfekte olması halinde, karın içi enfeksiyonlarında tüberküloz gibi, pankreatitte ve tümörlerde görülür. Asit sıvısındaki hücre sayısının >400/mm3 veya polimorf nükleer lökosit sayısının >200/mm3 olması asitte enfeksiyon geliştiğini gösterir. Bu durumda asitten alınan örnekte bakteri üreyebilir. Altta yatan nedene göre asit çeşitleri Farklı asit çeşitlerinin görünümleri. Soldan itibaren transüda berrak, amber rengi, eksüda bulanık görünümlü, ve şilöz asit. Farklı etyolojilere bağlı asitlerin özellikleri Asitin belirtileri nelerdir? Karın içinde 400-500ml den az asit oluşumu hasta tarafından fark edilmeyebilir. Zayıf insanlarda asit daha kolay fark edilir. Daha fazla miktarda sıvı toplanması halinde karında şişkinlik hissi ortaya çıkar. Asit miktarı arttıkça karın dışarıdan görünür şekilde şişmeye başlar. Karın boşluğunda aşırı miktarda asit biriktiğinde hasta nefes almakta güçlük çekebilir. Bazen karın boşluğundaki sıvı diaframdaki doğal açıklıklardan geçerek göğüs boşluğunda da sıvı birikmesine yol açabilir. Bazı hastalarda asitin oluşmasına neden olan hastalığa ait diğer belirtiler daha ön planda olabilir. Asitli hastada karnın görünümü Asit nasıl teşhis edilir? Karın boşluğunda biriken asit 500ml den fazla olduğunda beden muayenesi sırasında doktor tarafından teşhis edilebilir. Muayene ile anlaşılamayacak miktardaki asitin varlığı ultrasonografi ile anlaşılabilir. Ultrasonografide tecrübeli ellerde 50ml kadar az miktardaki asit bile saptanabilir. Bir hastada asit olduğu anlaşıldığında altta yatan nedenin anlaşılması gerekir. Bu amaçla başka biyokimyasal testlerin, endoskopik incelemelerin ve ileri görüntüleme yöntemlerinin kullanılması ve asit sıvısından örnek alınması gerekebilir. Asit saptanan bir hastada altta yatan sebebin kronik karaciğer, kalp ve böbrek hastalığı olduğu bilindiğinde, bazı özel durumlar dışında, asit sıvısından örnek alınması genellikle gerekmez. Bazı hallerde altta yatan nedenin anlaşılması güç olabilir. Bu durumda asit sıvısından örnek alınarak incelenir. İnce bir iğneyle asit sıvısından örnek alınması işlemi diagnostik parasentez’ olarak adalandırılır teşhis amacıyla karından bir miktar sıvı alınması işlemi. Bu işlem genellikle ağrısızdır. Asit sıvısının analiz edilmesi için 20-30cc kadar asit alınması yeterlidir. Alınan sıvı hücre sayımı, biyokimyasal ve mikrobiyolojik testler ve sitopatolojik incelemeler için laboratuvara gönderilir. Patolojik inceleme için daha fazla miktarda sıvı alınması gerekebilir. Biokimyasal incelemede asit sıvısında hücre sayımı, glukoz, albumin, sodyum, LDH laktik dehidrogenaz ve amilaz, ölçümü yapılır. Sitopatolojik inceleme özellikle tümöre bağlı asitlerin araştırılmasında önemlidir. Bilgisyarlı tomografide karında asitin görünümü Asit nasıl tedavi edilir? Asit tedavisi altta yatan hastalığa göre farklılık gösterir. Karaciğer sirozu, kalp yetersizliği ve böbrek yetersizliği gibi durumlarda diyetteki tuzun ve sıvı alımının kıstılanması ve gerektiğinde idrar söktürücü ilaçların kullanılmasıyla düzelme sağlanabilir. Tuz kısıtlaması günlük tuz alımının 2g a indirilmesiyle yapılır. Normal miktardaki bir günlük diyette yemeğin tamamen tuzsuz yapılarak normal ekmeğin yenmesiyle günde 4g kadar tuz alınır. Ekmeğin de tuzsuz olması halinde bu miktar yaklaşık 2g a iner. Bu nedenle asit tedavisinde uygulanacak diyette hem yemeğin hem de ekmeğin tuzsuz olması gerekir. Hastanın tuzsuz diyete uyup uymadığı idrarda atılan sodyum miktarı ölçülerek anlaşılabilir. Bazı durumlarda bir miktar daha fazla tuz alımına müsaade edilebilir ancak buna hastayı izleyen doktoru karar verecektir. Tuz kısıtlanması ve yatak istirahati ile yeterli tedavi sağlanamayan hastalarda tedaviye idrar söktürücü ilaçlar eklenir Diüretikler. Bu amaçla en sık kullanılan iki ilaç sprinolakton’ ve furosemid’ dir. Gerektiğinde bu iki ilaç birlikte kullanılabilir. Günlük doz furosemidde 40-160mg, spironlaktonda 100-400 mg dır. Kalp ve böbrek yetersizliği olan hastalarda ilave ilaçların kullanılması ve hemodiyaliz gerekebilir. Hangi tür ilacın hangi dozda kullanılacağına laboratuar sonuçlarınızı ve klinik bulgularınızı değerlendiren doktorunuz karar verecektir. İdrar söktürücü ilaçlar hastanın gece boyunca sık sık uykudan uyanmasını önlemek amacıyla sabah saatlerinde verilmelidir. İlaçların yüksek dozda kullanılması vücutta sıvı ve elektolit dengesini bozarak sodyum, potasyum, üre ve kreatinin seviyelerinde bazen hayati tehlike yaratabilecek değişikliklerin oluşmasına neden olabilir. Karaciğer sirozu olan hastalarda beyin fonksiyonlarında bozulma görülebilir Hepatik ensefalopati. Bu nedenle diüretik tedavisi altındaki hastaların belirli aralıklarla değerlendirilmesi ve meydana gelebilecek bu tür istenmeyen değişikliklerin izlenmesi gerekir. Asit sıvısında enfeksiyon saptandığında hasta uygun antibiyotiklerle tedavi edilir. Bu durum karaciğer sirozuna eşlik eden asitli hastalarda seyrek olmayarak görülen bir durumdur ve spontan bakteriyel peritonit’ olarak adlandırlır. Asitte enfeksiyon varlığı diüretik tedavisine yanıtı azaltır ve tedavi edilmediğinde böbrek yetersizliği, hepatik ensefalopati ve septik şoka yol açabilir. Enfeksiyon ve kansere bağlı asit diüretik tedavisine genellikle iyi yanıt vermez. Diyet ve diüretik tedavisine yanıt alınıp alınmadığı vücut ağrılığı ölçülerek anlaşılabilir. Etkili bir diüretik tedavisinde asitli hastaların günde en az 0,5kg vermesi gerekir. Asitle birlikte bacaklarında ödemi olan hastalarda bu kayıp günde 1kg olmalıdır. Tedaviye dirençli asitlerde tedavi değişikliğinden önce hastanın tedaviye uyumu tuzsuz diyet ve ilaç kullanımı ve asitte enfeksiyon olup olmadığı kontrol edilmelidir. Etkin ilaç tedavisine rağmen bir hafta içinde 1kg ve üzerinde bir ağırlık kaybı sağlanamaması durumunda tedaviye dirençli asit’ ten söz edilir. Bu durum karaciğer sirozu olan hastaların yaklaşık olarak %15 inde görülür ve yaşam süresini kısaltan önemli bir bulgudur. Bu durumdaki vakalarda parasentezle bir seferinde 5-10L kadar asit boşaltılarak hasta rahatlatılır [Tedavi edici terapötik parasentez, geniş hacimli parasentez]. Özellikle kansere bağlı asitlerde bu yöntem diüretik tedavisinden daha etkilidir ve bazen haftada bir yapılması gerekebilir. Sirozlu hastalarda geniş hacimli parasentez kan basıncı düşüklüğü, aşırı halsizlik, böbrek yetersizliği ve elektrolit bozukluğuna yol açabileceğinden deneyimli kliniklerde ve doktor gözetiminde yapılması gerekir. Parasentez Karaciğer sirozlu hastalarda tedaviye dirençli asitte uygulanabilecek diğer tedavi yöntemleri TIPS Transjugular intrahepatic portosystemic shunt ve karaciğer transplantasyonudur. TIPS de yapılan işlem, boyundaki toplar damarlardan girilerek karaciğer toplar damarına ulaşılıp karaciğer içinden geçirilen bir stentin karaciğer toplar damarıyla portal ven arasına yerleştirilmesidir bkz. Asit neden oluşur? . Bu sayede portal basınç düşürülerek asitin hızla gerilemesi sağlanır. Stentin tıkanması ve hepatik ensefalopati beyin fonksiyonlarında bozulma en sık görülen yan etkilerdir. TIPS bu işte tecrübeli radyologlar veya gastroenterologlar tarafından hastane ortamında ve steril şartlarda uygulanır. TIPS Transjugular intrahepatic portosystemic shunt Karaciğer transplantasyonu tedaviye dirençli asiti olan karaciğer sirozlu hastalarda başvurulabilecek son yöntemdir transplantasyonu. Tıbbi tedaviye yanıt alınamayan kalp yetersizliğine bağlı asiti olan hastalarda uygun vakalarda kalp transplantasyonu bir çözüm olabilir. Asitte prognoz altta yatan nedene göre değişiklik gösterir. Karaciğer sirozlu hastada asit gelişmesi hastalığın ilerlediğini ve sirozun dekompanse hale geldiğini gösterir bkz. karaciğer sirozu. Bu hastaların %50’si 3 yıl içinde, %75’ i de 5 yıl içinde kaybedilir. Kalp hastalığı varlığında asit gelişmesi halinde de prognoz kötü olup uygun tedavi uygulanan hastalarda ortalama yaşam süresi 2-4 yıl arasında değişir. Kanser ve diğer tümörlere bağlı asitte prognoz kötüdür ve bu hastalar genellikle aylar içinde kaybedilir. KAYNAKLAR 1-Starr SP, Raines diagnosis, management, and Fam Physician 2011;841353-9. 2-Sonali S,Sakaria hypertension. In; Essentials of Gastroenterology. Ed; Shanti V Sitaraman and Lawrence S Sorularınız için; Dobrucalı 0216 3505372 adobrucali
Siroz Hastalığı Siroz, son derece tehlikeli ve ölümcül bir hastalıktır. Karaciğerin yağlanması sonucunda ortaya çıkan bu hastalık, aşırı alkol ve sigara tüketimi, dengesiz beslenme gibi nedenler ile ortaya çıkmaktadır. Karaciğer, vücudun hacmi en geniş organı olarak bilinmektedir. Vücudumuz için son derece önemli olan ve hayati görevleri sahip karaciğerler, alkol tüketimi ile birlikte zaman içerisinde git gide küçülmeye başlar. Alkol tüketimi sonrasında yavaş yavaş ölen karaciğer hücreleri sonrasında siroz hastalığı baş gösterir. Siroz hastalığına yakalanmış bir hastanın karaciğeri, pürüzlü ve küçülmüştür. Ölümcül bir hastalık olan siroz hastalığında birçok farklı neden rol oynamaktadır. Bu noktada akıllara gelebilecek sorulardan biri olan siroz hastalığı ile yaşamak mümkün mü? Sorusuna, siroz hastalığı ile yaşamak mümkündür. Ancak hastanın yaşam koşullarına çok dikkat emesi gerekir, diyebiliriz. Aksi takdirde batılı ülkelerin en ölümcül ile 10 hastalık arasında kabul ettiği siroz hastalığı ölüm saçmaktadır. Siroz Hastalığı Siroz Öldürür Mü? Siroz öldürür mü? Siroz en ölümcül hastalıkların başında gelir. Bu nedenle siroz hastalığının tedavi edilmemesi durumunda ölüm riskinin olduğunu söyleyebiliriz. Siroz hastalığının ölüme sürüklediği süreç karaciğerin tüm fonksiyonlarını kaybetmesi ile başlamaktadır. 4 evreden oluşan siroz hastalığının, ölümcül bir tehdit olması bu evrelere göre değişkenlik göstermektedir. Sirozun ilk evresi olarak sayılan başlangıç evresinde siroz hastalığının teşhis edilmesi ve tedavi edilmesi hastanın kurtulmasına imkan verir. Bu evrede karaciğer henüz fonksiyonlarını tam olarak yitirmemiştir. İkinci evrede ise hastalık biraz daha ilerler ve hastanın kurtulma ihtimali zorlaşır. Üçüncü evrede ise siroz hastalığı, karaciğerde ciddi bir hasar bırakır. Damar yapılarının bozulması ile de kan basıncı etkilenir. Bu durum sonucunda hastada hipertansiyon görülür. Dördüncü evre ise siroz hastalığın son ve ölümcül evredir. Siroz hastalığının 4. Evreye gelmesi ile birlikte hastalığın tedavisi için karaciğer nakli dışında yapılabilecek herhangi bir tedavi yöntemi kalmaz. Öyle ki, hastaya karaciğer naklinin yapılmaması durumunda hasta kısa sürede hayatını kaybeder. Siroz Hastaları Ne Kadar Yaşar? Siroz Hastaları Ne Kadar Yaşar Siroz hastaları ne kadar yaşar diye merak edenler için, siroz hastasının yaşam süresinin evrelere ve siroz hastalığının hızına bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Siroz hastalarının yaşam süresi; kişinin yaşına, bağışıklık sistemine, alışkanlıklarına ve kendine bakması ile orantılıdır. Kendine dikkat eden ve bağışıklık sistemi güçlü olan hastaların, siroz evreleri daha yavaş ilerlemektedir. Bu nedenle siroz hastalığına yakalanan kişilerin yaşam süresi, kişilerin kendi özelliklerine ve yaşam biçimlerine göre değişiklik göstermektedir. Siroz Ne Kadar Sürede Öldürür? Siroz Ne Kadar Sürede Öldürür Siroz hastalığı, siroz hastası olan bir kişiyi aniden öldürmez. Siroz, kişiyi pençeleri arasına aldıktan sonra yavaş yavaş ölüme doğru götüren bir hastalıktır. Siroz, özellikle ilk evrede tedavi edilebilecek bir hastalıktır. Ancak hastanın yapılan tedavilere yanıt vermemesi sonucunda hastalık ilerlemeye devam edecektir. Siroz hastalığının tedavisi halinde ilk evreden itibaren 20 yıl içinde ölüme götürebilmektedir. Ancak bu maksimum süredir. Kişiden kişiye değişen sirozun ölüme götürme süreci 1 ile 20 yıl arasında değişiklik gösterebilir. Bu nedenle son derece ölümcül olan siroz hastalığı için ilk evrelerde gerekli müdahalelerin yapılması gerekir.
Dr. Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı e-mail tkarakan Karaciğer Hastalıklarına Özel Beslenme Karaciğer hastalıklarının bazıları iyi bir klinik seyir gösterdiği için özel bir diyet gerektirmez. Ancak kronik hastalıklar veya karaciğer yetmezliğinin eşlik ettiği durumlarda beslenme büyük önem kazanmaktadır. Bazı karaciğer hastalıklarında beslenme tedavisi aşağıda anlatılmıştırViral Hepatitler Viral hepatitlerin tıbbi beslenme tedavisi hastanın semptomlarına ve beslenme durumuna göre değişmektedir. Hepatitli hastalarda karaciğer hasarına neden olan alkol, uyuşturucu ve besin destekleri tüketiminden kaçınılmalıdır. Çoğu hastada diyet değişiklikleri gerekli Bağlı Karaciğer Hastalığı Alkolik Steatozis yağlanma Hastalığın bu evresinde alkol alımının kesilerek, sağlıklı bir beslenme programı ve egzersizle birlikte oluşturulan yaşam tarzı değişiklikleri hastalığın tedavisinde önemli yer tutmaktadır. Eğer hasta obez veya hafif şişmansa ideal vücut ağırlığına gelmesi, normal vücut ağırlığına sahipse vücut ağırlığı korunarak beslenme yetersizliği gelişiminin önlenmesi Hepatit Alkolik hepatit gelişmiş hastaların çoğunda beslenme yetersizliği görülür. Çünkü bu hastaların alkol alımı ile birlikte öğünleri atlamaları ve gereken besinleri alamamaları söz konusudur. Genellikle alkol kullanan hastalar yeşil sebze meyve tüketiminin bir kenara bırakırlar, alkolün kendisi enerji verdiği için tokluk hissi oluşturur ve normal yemeklerini yemezler. Alkolün verdiği enerji boş enerjidir ve vücuda bir katkı sağlamaz. Bu nedenle hastaların proteinden zengin beslenmesi çok önemlidir. Protein kaynağı olarak hayvansal proteinler değil daha çok bitkisel proteinleri tercih etmeleri gerekir. Bitkisel proteinlere örnek olarak baklagiller, mercimek, kuru fasulye, nohut, barbunya gibi gıdalar sayılabilir. Ayrıca kemik sağlığı açısından süt ve süt ürünlerinin de mutlaka yeterince tüketilmesi gerekir. Alkolik hepatitin tedavisi için alkol alımının tamamen kesilmesi temel tedavidir. Bununla birlikte başlangıcında beslenme desteğinin sağlanabilmesi için gastrit, bulantı ve kusmanın tedavi edilmesi Siroz Yapılan çalışmalar alkolik sirozlu hastaların %80- 100’ünde beslenme yetersizliği geliştiğini göstermektedir. Bu nedenle beslenme desteğinin sağlanması tedavinin önemli bir parçasıdır. Siroz hastalarında durum biraz daha farklıdır. Bu hastalarda kas kaybı çok fazladır. O nedenle bu kas kaybının yerine konması veya ilerlemesinin durdurulması gerekir. Siroz hastaları yanlışlıkla proteinden fakir diyetlere beslenirler, bu da kas kaybının artmasına sebep olur. Bu noktada yapılması gereken şey günde iki tane yumurta tüketilmesi ve özellikle yumurtanın beyazının tüketilmesi tavsiye edilir, çünkü yumurtanın beyazında yüksek kaliteli protein bulunmaktadır. Diğer bir konu da bu hastalarda kan şekeri düşmesinin sık görülmesidir. Kana şekeri veren organ karaciğerdir. Eğer karaciğer yeterince çalışamazsa kan şekerimiz düşer. Bu da, beynimizin çalışmasını olumsuz yönde etkiler. Siroz hastalarının açlığa tahammülü sağlıklı insanlara göre çok azdır. Bu nedenle siroz hastalarının uzun süre aç kalmaması gerekir. Günde üç ana öğün üç ara öğün tüketmeleri önerilir. Özellikle yatmadan önce bir şeyler yenilmesi çok faydalıdır. Böylece uykuda kan şekerleri düşmez. Alkolik sirozda, alkolik hepatitte olduğu gibi alkol alımının tamamen kesilmesi ve varsa gastrit, bulantı ve kusmanın tedavi edilmesi gerekir. Avrupa Beslenme Derneği’nin sirozlu hastalar için genel beslenme önerileri şöyledir Günlük enerji alımı kilo başına 30 kalori olmalıdır. Günlük protein alımı kilo başına gram olmalıdır. Kabaca hesaplamak için kilonuzla çarptıktan sonra günlük protein ihtiyacınızı hesaplayın. Besinlerdeki protein miktarını bulmak için basit bir yöntem olarak, 100 gram başına balıklarda 18-20 gram, kırmızı etlerde az yağlı 20 gram, tavuk etinde 18-23 gram protein bulunmaktadır. Bir yumurtada 12 gram protein vardır. Lüzumsuz diyet yapılmamalıdır. Az tuzlu diyetler <2g/gün yalnızca karında su toplanması asit ve ödem varlığında uygulanmalıdır. Gece öğünü ve günde 4-6 öğün tüketimi sağlanmalıdır. Serum çinko, kalsiyum, A, D, E ve K vitamini yetersizliklerinin taranarak, gerektiğinde destek yapılmalıdır. Akut hepatik ensafalopatide yani hastada karaciğer koması, şuur bozukluğu varsa protein kısıtlaması gerekebilmektedir. Doktorunuza danışınız. Mikro besin öğesi yetersizlikleri Mikro besinler vitaminler ve eser elementlerdir çinko, selenyum, molibden, vb. Alkolik karaciğer hastalığı olan bireylerde yağda Vitamin A, D, E, K ve suda çözünen vitaminlerin B ve C vitamini yetersizlikleri ve her bir vitaminin eksikliğine bağlı şikayetler yaygın olarak görülür. Mikro besin ögeleri yetersizliklerinin altında yatan mekanizma temel olarak abartılı diyetler yapmak, sıklıkla karından sıvı alınması, idrar söktürücü ilaçlar ve diğer bazı tedavilerdir. Folik asit folat yetersizliği Alkolik karaciğer hastalarında sıklıkla görülür. Alkol tüketimi, folik asit vitamininin üretimini azaltır. Özellikle kırmızı et ürünlerinin az tüketilmesine bağlı bu eksiklik ortaya çıkar. Suda çözünen vitaminlerin eksikliği Tiamin vitamini B1 vitamini yetersizliği ile, alkolik karaciğer hastalığı Wernicke’s ensefalopati ve Korsakoff sendromu denilen bilinç değişikliği yapan durumlara neden olabilir. Bununla birlikte sıklıkla B12 vitamini yetersizliği de görülmektedir. Bu nedenle komplikasyonların önlenmesi için özellikle B1 ve B12 vitaminlerinin eksikliğinin tedavi edilmesi gerekmektedir. Yağda çözünen vitaminlerin eksikliği Safra asidi üretiminin azalması, yemekle alımın azalması, karaciğerde üretimin azalması ve diğer mekanizmalar yağda çözünen vitaminlerin yetersizliğine sebep olur. Alkolü ve A vitaminini parçalayan enzimlerin benzer olması nedeniyle aşırı alkol alımı A vitaminini parçalar. Ancak yağda çözünen vitaminlerden D vitamini haricinde alkolik karaciğer hastaları için rutin destek önerisi bulunmamaktadır. Yine de, alkol tüketimi ile birlikte A vitamininden zengin gıdaların havuç, süt ürünleri, yumurta vb tüketilmesi önerilir. Diğer besin ögesi yetersizlikleri Alkolik karaciğer hastalıklarında özellikle idrar söktürücü kullanımına bağlı olarak çinko ve magnezyum seviyeleri düşer. Ayrıca yağlı ishale bağlı olarak kalsiyum, çinko ve magnezyum emilimleri azalmaktadır. Bu nedenle bu mineraller için en az günlük referans alım düzeyinde destek yapılması önerilmektedir. Diyet yağları Çalışmalarda alkolik karaciğer hastalığının gelişiminde diyetteki yağlarının türünün önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir. Omega-3 balık yağı ve Akdeniz diyetinin önemli bir parçası olan zeytinyağı ise inflamasyona iltihaplanma yol açmadığı için yağlı karaciğer hastalığında tercih edilmelidir. Burada unutulmaması gereken önemli bir konu ise bu yağların yeterince tüketilmesi ve gereğinden fazla alınmamasıdır. Çünkü her ne kadar zeytinyağı ve balık yağı faydalı olsa bile, sonuçta yağdır ve faydalı olduğunu düşünerek günlük ihtiyacın üzerinde alınan zeytinyağı bile zararlıdır. Kafein ve Kahve Kafeinin karaciğer koruyucu özelliklerini inceleyen pek çok çalışma bulunmaktadır. Alkolik karaciğer hastalığı oluşturulmuş farelere kafein verildiğinde yükselen serum ALT düzeylerinde, karaciğer dokusunda iltihaplanmada azalmalar gözlenmiştir. Ne kadar kahve içileceği tartışma konusudur. Yapılan çalışmalarda en az 3 kupa fincan değil filtre kahve tüketilmesi tüm ölüm oranlarında %15’e kadar azalma sağlamaktadır. Karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri riskini de azaltmaktadır. Ayrıca kahvede bulunan polifenol denilen bileşikler karaciğer hasarını önlemektedir. İşlenmiş kahvelerde ise bu özellik bulunmamaktadır. Kahvenin şekersiz ve sütsüz içilmesi önerilir. Enteral beslenme Beslenme desteği ürünleri Alkolik karaciğer hastaları genellikle gereksinmelerini normal beslenme ile karşılayamadıklarında ek desteğe ihtiyaç duyulmaktadır. Ağızdan beslenme destek ürünlerini vermek, damardan beslenme vermeye göre daha ucuz, kolay ve daha az risklidir. Sağlıklı bireylerde günlük alkol alımı önerisi Amerikalılar için yayınlanan diyet rehberinde günlük alkol alımı kadınlarda 1 birim, erkeklerde 2 birim olarak sınırlandırılmaktadır. Buna ek olarak, kadınların bir günde üç birimden, erkeklerin ise 4 birimden fazla alkollü içecek tüketmemeleri önerilmektedir. Bir birim alkol, yaklaşık olarak bira için 360 ml, şarap için 150 mL, cin ve votka gibi %40’lık distile içkiler için 45 ml olarak tanımlanmaktadır. 1 birim alkollü içecek ortalama 7-10 g alkol içermektedir. Karaciğer Yağlanması Alkole Bağlı Olmayan Yağlı Karaciğer Hastalığı Önemli miktarda alkol kullanımı olmayan erkeklerde <30 g, kadınlarda <20 g alkol bireylerde karaciğerde yağlanma olmasına alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı denilmektedir. Hastalık yavaş ve kademeli ilerlemektedir. Önce yağ birikimine bağlı karaciğer büyür ve sonra yağlı karaciğerde iltihaplanma başlar. Bu durum yıllarca devam ederse karaciğerde yara dokusu oluşup sonunda siroz tablosu meydana gelir. Bu nedenle yağlı karaciğer hastalığı ciddiye alınması gereken bir durumdur. Şu anda ülkemiz de dahil gelişmiş ülkelerde karaciğer sirozu ve karaciğer naklinin birinci nedeni yağlı karaciğerdir. Hatta karaciğer kanserinin de hepatit B’den sonra ikinci nedenidir denilebilir. Ülkemizde obezite, diyabet ve kötü beslenme alışkanlığının artmasına bağlı olarak karaciğer yağlanması hızla artmaktadır. Tahminlere göre her 4 kişiden birinde karaciğer yağlanması vardır ve bunların 10’da birinde ciddi iltihaplı karaciğer yağlanması bulunmaktadır. Yağlı karaciğer hastalığına neden olan beslenme biçimleri Fruktoz meyve şekeridir. Glukozdan farklı olarak karaciğerde daha rahat metabolize edilir. Ancak doğada serbest fruktoz pek bulunmaz. Sanayi devrimiyle birlikte rafine şeker üretimi artmıştır. Yine son yıllarda, mısır şurubundan elde edilen fruktoz; barsak geçirgenliğini arttırır, iştah merkezini uyarır ve insülin direncini arttırır. Bu nedenle mısır şurubundan elde edilen fruktozun azaltılması gerekir. Batı tarzı beslenme fast-food, hazır gıdalar, rafine un ve şekerler yağ metabolizmasını bozar, ayrıca oksitlenme sonucu hücrenin enerji üreten parçalarını bozar. Bu durum hücre içinde yağların depolanmasına neden olur. Yağlı karaciğer hastalığının tıbbi beslenme tedavisine ilişkin kabul edilmiş bir protokol olmamasına karşın mevcut veriler tedavide genel olarak şu yaşam tarzı modifikasyonlarının dikkate alınmasını destekler niteliktedir Hafif şişman ve obez bireylerde kademeli vücut ağırlığı kaybının sağlanması Kan yağlarının normal seviyede tutulması ve karın yağlarının göbek azaltılması Kan şekerini çok hızlı yükselten glisemik indeksi yüksek besinlerden kaçınmak Basit şeker alımının azaltılması kesmetoz şeker gibi Toplam ve doymuş yağ alımının azaltılması hayvansal yağlardan kaçınmak Diyette posa, zeytinyağı ve balık yağından zengin kaynakların kullanımı Hareketlilik ve egzersizlerinin artırılması Yaşam tarzı modifikasyonları yağlı karaciğer hastalığının tedavisinde büyük önem taşımaktadır. Enerji alımının azaltılması, aerobik ve dayanıklılık egzersizlerinin artırılması yoluyla sağlanan vücut ağırlığı kaybı ile insülin direncinde sağlanacak iyileşmenin yağlı karaciğer hastalığında da olumlu gelişmeler sağlayabileceği düşünülmektedir. Vücut Ağırlığı Kaybı Amerika Gastroenteroloji Birliği’nin yağlı karaciğer hastalığı ile ilgili yayınladığı bir derlemede, kalp hastalıkları risk profili üzerine yararları göz önüne alınarak zayıflamayı önerilmiştir. Vücut ağırlığının %10’u verildiğinde karaciğer içindeki hücrelerde hızla düzelme ve yağların azaldığı görülmektedir. Diğer bir çalışmada şeker hastalarında ise vücut ağırlığındaki %8 azalma ile karaciğer yağlanmasında %25 azalma sağlandığı ortaya konmuştur. Diyetle enerji kısıtlaması Beslenme rehberlerinde, hedeflenen vücut ağırlığı kaybının sağlanabilmesi ve karaciğerdeki yağlanmanın azaltılabilmesi için 500-1000 kkal/gün düzeyinde diyet enerjisinin azaltılması ve bireyin gereksinmesi temel alınarak düşük kalorili diyet uygulanması önerilmektedir. Diyetle basit şeker ve fruktoz alımı Basit şeker alımı toz şeker, kesme şeker, şekerli meşrubatlar, pastane ürünleri karaciğer yağlanmasını arttırır. Hatta basit şeker alımları ile karaciğerdeki yağ miktarları ve hastalığın şiddeti arasında da ilişki saptanmıştır. Düşük yağ ve düşük karbonhidrat içeren diyetlerin karaciğer yağ düzeylerinde azalma sağladığı belirtilmiştir. Çalışmalardan elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, özel bir diyet kısıtlamasından ziyade enerji kısıtlamasının daha yararlı olabileceği düşünülmektedir. Yağlı karaciğer hastalarında iyileşme sağlayan özel bir diyet kompozisyonu bulunmamaktadır. Önemli bir vücut ağırlığı kaybı olmaksızın düşük karbonhidrat veya düşük yağ içeren diyetlerin tedavideki üstünlüğünün net olmadığı gerçeği de unutulmamalıdır. Yani esas olan kilo vermektir. Günümüzde fruktoz tüketimi önerilen düzeyden daha fazladır. Fruktoz alımının kısıtlanması yağlı karaciğer hastalarında olumlu etkiler meydana getirebilir. Fakat fruktoz tüketiminin ne düzeyde kısıtlanması gerektiği ve olası risk faktörlerine ilişkin net bir veri bulunmamaktadır. Polifenoller Bunlar yeni nesil antioksidanlardır. Özellikle kırmızımor renkli meyvelerde bol miktarda bulunur. Siyah çay, kahvede de bol miktarda bulunur. Polifenollerin karaciğer yağlanması ve iltihabın azaltılmasında rol oynadığı bilinmektedir. Ülkemizde özellikle yaban mersini, karadut, çilek, kiraz, mürdüm eriği yüksek polifenol içermektedir. Resveratrol Yaşlanmayı engelleyen bir bileşik olarak tanınan resveratrol güçlü bir antioksidandır. Karaciğer yağlanmasını ve iltihaplanmayı azaltır. En çok siyah üzüm çekirdeğinde bulunur. Bu nedenle siyah üzüm yerken çekirdeklerinin de çiğnenmesi faydalıdır. Siroz Hastalarında Beslenme Siroz karaciğerin geri dönüşsüz hasar görmesi sonucu işlevini yerine getirememesi ve karaciğerin dolaşımındaki kan damarlarında basınç artışına bağlı olarak yemek borusu başta olmak üzere damar baloncuklarının oluşmasıdır. Siroz hastalarında özellikle hayvansal proteinlerin bağırsak bakterileri tarafından amonyak ve diğer toksik maddelere dönüşmesi sonucu hepatik ensefalopati denilen zaman zaman oluşan şuur bozukluğu meydana gelmektedir. Ayrıca siroz hastalarında kas ve kemik kaybı daha hızlı oluşur. Kas kaybının önüne geçmek hastalarda yaşam süresini uzatmaktadır. Bu nedenle beslenme kritik öneme sahiptir. Siroz hastalarında gereksiz kısıtlayıcı diyetlerden kaçınmak gerekir. Yanlış bir uygulama olan karaciğer koruma diyetinde aşırı protein kısıtlaması sonucu kas kaybı artabilir. Bu nedenle hastaların dallı zincirli aminoasit kaynaklarını tüketmesi faydalı olacaktır. Bu aminoasitler bitkisel protein kaynaklarında yani baklagiller gibi besinlerde bulunur. Karaciğer kan şeker düzeyini sabit tutmakla görevlidir. Sağlıklı bir insan uzun süre aç kalabilir çünkü bu açlık sırasında karaciğer kana depoladığı şekeri vererek şeker düşmesini engeller. Sirozda ise karaciğer hasarlı olduğundan uzun süreli açlıklar hastalarda ciddi kan şekeri düşmelerine neden olur. Bu durum beyin fonksiyonlarının bozulmasına hatta karaciğer hücrelerinin kaybına neden olur. Bu hastaların sık ara öğünler alması, gece yatmadan önce nişasta, mısır gibi yavaş salınan karbonhidrat kaynaklarını tüketmesi önerilir. Siroza neden olan hastalıklardan özellikle safra yolunu tutan karaciğer hastalıklarında primer biliyer kolanjit, primer biliyer skleroz yağda eriyen vitaminler depolanamaz ve azalır. Bu vitaminler A, D, E ve K vitaminleridir. Bu hastalarda özellikle D vitamininin yerine konulması kemik kaybının önüne geçmek için kritik öneme sahiptir. Safra yolunu tutan karaciğer hastalıklarında mutlaka kemik mineral yoğunluğu ölçümü ve kanda D vitamini testi belirli aralıklarla yapılmalıdır. Lifli gıdalar barsaklarda yararlı bakterileri arttırarak karaciğerdeki hasarı azaltır. Ayrıca probiyotik içeren besin takviyeleri de karaciğer hastalıklarında yararlı olduğu gösterilmiştir. Probiyotikler hepatik ensefalopati denilen sirozdaki şuur bozukluklarının tedavisinde de Probiyotikler faydalı bakteriler olarak tanımlanabilir. Bağırsaklarımızda trilyonlarca bakteri yaşamaktadır ve bunların yararlı-zararlı bakteri dengesi sağlığımız için çok önemlidir. Karaciğer hastalıklarında bağırsaktaki bu bakteri dengesinin bozulduğu ortaya konulmuştur. Yukarıda anlatılan doğru beslenme tarzı ile bağırsak bakteri dengemizi iyileştirebiliriz ama bazen probiyotik denilen faydalı bakteri takviyelerini de dışarıdan almak yararlı olabilir. Bazı çalışmalar yağlı karaciğer hastalığı başta olmak üzere, siroz gibi hastalıklarda probiyotik alınmasının bazı yararları olduğunu göstermiştir. Şu anda; her karaciğer hastasına probiyotik almasını söylemek için yeterli kanıt olmamakla beraber, özellikle yağlı karaciğer hastalığında probiyotik takviyesi almak faydalı Nedeni ne olursa olsun bir karaciğer hastası için en iyi diyet Akdeniz diyeti’dir. Buna ek olarak fermente mayalı ürünlerin de göz ardı edilmemesi gerekir. Yağlı karaciğer hastalığında vücut ağırlığının %10’u verilmelidir. Ama bu kilo ağırlıklı olarak yağlardan verilmeli, kaslar korunmalıdır. Siroz hastaları ise gereksiz diyetler yapmamalı, protein alımını kısıtlamamalı, bitkisel proteinlere ağırlık vermelidir. Doktor ve konusunda eğitimli diyetisyen-eczacı ekibi dışında hiçbir diyet ve bitkisel ürün tavsiyesine önem verilmemelidir. Kaynaklar Gastrointesinal sistem hastalıklarında beslenme tedavisi. 1. Baskı, 2017 Ankara. Editör Doç Dr Gamze Akbulut Plauth M, Cabre E, Campillo B, et al. ESPEN guidelines on parenteral nutritionhepatology. Clinical Nutrition. 2009;28436–44. Preedy VR, Lakshman R, Srirajaskanthan R, Watson RR. Nutrition, Diet Therapy, and the Liver. CRC Press Taylor and Francis Group USA. 2010;159- 182. Qamar AA. Probiotics in nonalcoholic fatty liver disease, nonalcoholic steatohepatitis, and cirrhosis. J Clin Gastroenterol. 2015;4928–32 Ross AC, Caballero B, Cousins RJ, Tucker KL, Ziegler TR. Modern Nutrition in Health and Disease. Eleventh Edition. Lippincott Williams & Wilkins, a Wolters Kluwer China. 2014
- 0829 Güncelleme - 0829 Bir karaciğer hastalığı olan siroz; alkol kullanımı başta olmak üzere çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Hastalık; kişinin yaş durumu ve hastalığın teşhis zamanı gibi değişkenler dolayısıyla ölümcül sonuçlara yol açabilmektedir. Peki siroz nedir? Siroz hastalığı neden olur? Sirozun belirtileri ve tedavisi nasıldır? Karaciğer; şeker, yağ ve proteinlerin dönüşmesine ve kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olan bir organdır. Hücreleri düzenli olan bir organdır. Hepatit türü hastalıklar ve alkol kullanımı nedeni ile işlevinde bozulmalar olur, çalışma düzeni bozulur ve hücreleri hasar görür. Bu nedenle karaciğer küçülmeye başlar. Görev yapamaz hale gelir. Bu durum hayati tehlike yaratabilecek Siroz hastalığı oluşmasına sebep olur. Siroz olan karaciğer pütürlü ve küçük bir şekil alır. Yeni hücreler gelişse de dağınık ve fazla miktarda olur. Bağ dokusu dağınık şekilde yerleşir. Siroz hastalığının nedenleri Aşırı alkol tüketen ülkelerde ölüm nedeni olarak 10. sıradadır. Alkol tüketimi aşırı olan kişilerde ortaya çıkar ve bu durum tedavi edilemez hal alır. Erkekte 60gr kadında 20 gr günlük alkol alımı siroza davetiye çıkarmaktır. Ayrıca hepatit hastalıkları da siroza etken olan bir durumdurhepatit B,C ve D. Karaciğer iltihaplanması yaratır ve kalıcı olur. Aşırı demir birikimi, kronik kalp yetmezliği, safra kesesi hastalıkları da siroza etken olan nedenlerdendir. Kimyasal ilaçlar ve aşırı ağrı kesici ilaç kullanımı da etken olan nedenlerdendir. Siroz hastalığının belirtileri nelerdir? İlk evrede görülen belirtiler; Çabuk yorulma İştahsızlık Kaşıntı, Mide bulantısı Aşırı gaz hali Kabızlık Karında ve bacaklarda şişlik hali Sarılık, Erkeklerde meme büyümesi Son evrede görülen belirtiler; Aşırı kilo kaybı Yemek yememe Bacaklarda zayıflama Dokularda aşırı su kaybı Yemek borusu damarlarında iç kanama Zehirli maddelerin süzülememesi durumu Zihinsel fonksiyon kaybı İktidarsızlık Aşırı idrar Kusma Yanaklarda kızarıklık Vücut kıllarında dökülmeler Damarlarda genişleme Hastanın genel durumu kontrol edildikten sonra oluşan belirtilerin gözle görülür hal alması ve karaciğerin kontrolünden sonra teşhis konulur. Kesin tanı için kan tahlili ve karaciğerden parça alınarak tanısı netleştirilir. Sirozun Tedavisi Alkol nedeni ile oluşan siroz tedavisi tanı ile sadece şiddeti azaltılarak ilerlemesi süresince hastanın şikayetlerinin azaltılması sağlanır. Hepatit nedeni ile ortaya çıkan siroz hastalığının tedavisi interferon yöntemi ile virüslerin çoğalması engellenerek gerçekleştirilir. Tedaviye yardımcı etkenler; Alkolü bırakmak Tansiyonun dengelenmesi sağlanır Vitamin alımı sağlanmalıdır. Karında biriken sular idrar söktürücü ilaçlarla azaltılır. Hekimin önerileri dahilinde ilaç kullanmalıdır. Yağlı yemeklerden uzak durulmalıdır. Son çare olarak karaciğer nakli uygulanabilmektedir. Ancak uygun bir dokunun bulunması önemlidir.
Siroz Hastası Ne Kadar Yaşar Siroz Yaşam Süresi Ömrü Nedir? Siroz Nedir, Siroz Hastası Ne Kadar Yaşar? Karaciğer sirozu, yıllar içinde karaciğerde meydana gelen hasarlar sonucu oluşan kronik bir hastalıktır. Siroz, karaciğerin yaralanması ve iltihaplanması sonucu en sonunda karaciğerin fonksiyonlarını durma noktasına getirir. Siroz, sağlıklı karaciğer dokusunun bozulduğu ve hastalıklı bir dokuya dönüştüğü ilerleyen ve bu şekilde karaciğer fonksiyonlarını yavaşlatan bir hastalıktır. Sirozun belirtileri arasında iştah eksikliği, yorgunluk, mide bulantısı ve kusma, kilo kaybı, kaşınan deri, sarılık, ödem, kas ağrıları, daha kolay kanama ve morarma ve derinin altında küçük, örümcek benzeri damarların gözükmesi sayılabilir. Sirozun ana nedeni, karaciğerin uzun süre alkole maruz kalması, obezite ve diyabet kaynaklı karaciğer yağlanması, bulaşıcı hepatit B ve C’dir. Siroz Belirtileri Nelerdir? Sirozun belirtileri hastalığın evresine bağlıdır. Başlangıç evrelerinde hiçbir belirti bulunmayabilir de. Hastalık ilerledikçe, şu belirtiler görülebilir İştah kaybı Uyuşukluk yorgunluk Kilo kaybı ya da ani kilo alımı Kolayca yaralanabilen cilt Cildin ya da göz beyazının sararması sarılık Kaşınan cilt Sıvı birikmesi ödem ve bileklerde, bacaklarda ve karın bölgesinde şişme Avuç içlerinde kızarma Kahverengimsi ya da turuncu renkli idrar Açık renkli dışkı Kafa karışıklığı, odaklanma problemleri, kişilik değişimleri Dışkıda kan Ateş Erkeklerde testiküler körelme Erkeklerde göğüs büyümesi Siroz Neden Olur? Birçok hastalık ve durum karaciğere hasar verebilir ve siroza neden olabilir. En çok görülen sebepler şunlardır Kronik alkol alımı Kronik bulaşıcı hepatit B veya C Karaciğerde yağ birikmesi alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması Diğer sebepler şunları olabilir Vücutta demir birikmesi hemokromatoz Kistik fibroz Karaciğerde bakır birikmesi Wilson hastalığı Yetersiz oluşumlu safra kanalları biliyer atrezi Kalıtsal şeker hastalıkları galaktozemi ya da glikojen depo hastalığı Genetik sindirim bozukluğu allagille sendromu Bağışıklık sistemi yüzünden oluşan karaciğer hastalığı Bağışıklık sistemi kaynaklı hepatit Safra kanallarının tahribatı birincil biliyer siroz Safra kanallarının sertleşmesi ve hasar alması birincil sklerozan kolanjit Sistozomyas ya da frengi gibi iltihaplar Metotreksat gibi ilaçlar Karaciğer Sirozu Nasıl teşhis Edilir? Fiziksel muayene Fiziksel muayene sırasında doktorunuz rahatsızlıklarınızı dinleyerek karaciğerinizin sorunlu olduğundan şüphe eder. Tam teşhis için bazı uygulamalardan yararlanır. Bunlar Kan testi Doktorunuz sirozdan şüpheleniyorsa size, karaciğer hastalıklarını kontrol etmek için bir kan testi yaptırır. Diğer testler Bazı durumlarda, bilgisayarlı tomografi CTtaraması ya da ultrason gibi karaciğerin fotoğrafını çeken testler uygulanmaktadır. Biyopsi Doktorunuz teşhisini karaciğerinizden bir parça alarak biyopsi teyit etmek isteyebilir. Ameliyat Bazı hallerde, siroz doktorun bütün karaciğeri görebildiği ameliyatlarda teşhis edilir. Siroz Nasıl Tedavi Edilir? Bu hastalık için herhangi bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Siroz tedavi edilirken, hastalığın altında yatan sebebi bulmak çok önemlidir. Tedavi genellikle karaciğerin daha fazla hasar görmesini engellemek ve komplikasyonları azaltmak amacına yönelik olur. Doktorunuzun belirlediği tedaviyle birlikte, beslenmenizde ve yaşam tarzınızda değişiklik yapmalısınız. Sirozun tedavisi, sebebine ve karaciğerinizdeki boyutuna bağlıdır. Tedavinin amacı, hasarlı dokunun ilerlemesini yavaşlatarak sirozun belirtilerini ve komplikasyonlarını engellemektir. Eğer karaciğerinizde şiddetli bir hasar varsa hastaneye yatmanız gerekebilir. Siroz İçin Bitkisel Tedavi Yöntemleri Deve Dikeni Deve dikeni, siroz için en iyi tedavilerden biridir. Her ne kadar zaten var olan hasarı iyileştirmeyecek olsa da, hasarın ilerlemesini engelleyebilir. Deve dikeni, silibin denen; güçlü antioksidan, zehir etkisini ortadan kaldırıcı ve karaciğer koruyucu etkilerine sahip bir madde içerir. Deve dikeni doktora danışıp kapsül ilaç olarak da alınabilir. Papaya çekirdekleri Uzmanlara göre, papaya çekirdekleri karaciğerdeki zehri gidererek sirozun tedavisine yardımcı olabilir. 1 çorba kaşığı özsuyu çıkarmak için taze papaya çekirdeklerini öğütün. 10 damla limon suyu ekleyin. Bir ay boyunca günde bir ya da iki defa için. Siroz Hastaları Kaç Yıl Yaşar? Siroz hastalarının yaşam süresi hakkında kesin ve net konuşmak yanlıştır. Dünya istatistiklerine bakıldığında siroz hastalarının ortalama 1 yıl ila 20 yıl arasında değişen yaşam sürelerinin olduğu görülmüştür. Ancak bu durum siroz hastaları en fazla 20 yıl yaşar demek değildir. Yaşam süresi kişiden kişiye göre değişir. Sağlıklı beslenerek, düzenli egzersiz yaparak yaşam süresini maksimum seviyeye çekebilirsiniz. Siroz Hastalarının Ölümü Nasıl Olur? Siroz hastaları ölüme yakın karınlarında şişme, iştahsızlık, rengin tamamen sararması, aşırı halsizlik, kilo kaybı, vücut derisinde incelme gibi belirtiler yaşayabilir.
siroz hastalığında karından su alma