QIdRhL. Sanayi Devrimi ile birlikte insan hayatına giren makineleşme, şehirleşme ve fabrikalaşma çevre ile ilgili birçok sorun meydana getirmiştir. Bilim ve teknolojinin her geçen gün ilerlemesi şehirleşmeye neden olduğundan çevre sorunlarında da artış gözlemlenmiştir. Çevre sorunlarından bir tanesi de toprak kirliliği olmaktadır. Çevre sorunları dünyanın en büyük sorunu olmak ile birlikte tüm canlıların hayatını tehlikeye sokmaktadır. Doğada her şeyin bir döngü halinde olduğunu düşünürsek, çevrede var olan tek bir sorunun bile doğaya nasıl zarar verdiğini kestirebiliriz. Bizler de bu konu ile ilgili yayınlamış olduğumuz bu yazı ile beraber sizlere toprak kirliliği nedir çözüm yolları nelerdir kısaca bilgi vereceğiz. Çevre kirlilikleri çevre sorunlarına yol açmakta olup tüm canlıların hayatını doğrudan etkilemektedir. Çevre kirliliğine neden olan canlılar ise yine insanlar olmaktadır. İnsanların toprağa zararlı atıklar atması nedeniyle toprak kendisine has özelliğini kaybeder ve herhangi bir işlevi kalmaz olur. Bu nedenle toprakta yaşayan birçok canlı yok olur. Bunun yanı sıra mineral ve su kaybedilir. Toprak kirliliği canlılara bulaşarak çeşitli hastalıklar meydana gelmesine neden olmaktadır. Toprak kirliliğinin engellenmesi için çevresel atıkların doğrudan doğaya bırakılmaması gerekmektedir. Bunun yanı sıra verimli toprakların olduğu alanlar imara açılmamalıdır. Tarımda ilaçlama ve gübreleme yapılmalı ve düzenli olarak denetim yapılmalıdır. Atıkların istiflenmelidir. Nükleer enerjinin doğru bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Toprak Kirliliği Nedir Çözüm Yolları Nelerdir Adlı Yazımız Hakkındaki Düşüncelerinizi Yorum Kısmından Bize Yazabilirsiniz.
Hava, Toprak ve Su Kirliliği Çevre kirliliği Hava, su ve toprak canlıların yaşamaları için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. İnsanlar yaşadıkları çevre bıraktıkları katı, sıvı ve gaz maddelerle çevreyi ve doğayı kirletmektedir. Canlı kalıntıları ve yiyecekler doğada bir süre sonra yok olmaktadırlar, fakat cam şişe, plastik atıklar, atılmış elektronik cihazlar, piller, deterjanlar, atık yağlar, ağır metaller çevrede kalıcı kirliliğe sebep olmaktadır. Sanayileşme ve şehirleşme kirlilik sebeplerindendir. Çevre Kirliliği Hava kirliliği Fabrika, otomobil ve evlerin bacalarından çıkan zehirli gazlar hava kirliliğine sebep olmaktadır. Hava kirliliği astım bronşit, akciğer kanseri gibi hastalıklara neden olmaktadır. Hava kirliliğini önlemek için fabrikalara filtre takılmalıdır. Havadaki karbondioksit miktarının artması küresel ısınmaya neden olmaktadır. Bu nedenle fosil yakıtların kömür, petrol, doğal gaz kullanımının azaltılması gerekmektedir. Hava kirliliği asit yağmurlarına da neden olmaktadır. Asit yağmurları toprağı verimsizleştirir, canlılara zarar verir. Toprak kirliliği Kirlenen toprağın temizlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle topraklarımızı çok iyi korumamız gerekmektedir. Bitkiler toprakta yaşamaktadırlar. Kirli toprakta yetişen bitkilerden elde edilen ürünlerde sağlıklı olmamaktadır. Endüstriyel ve evsel atıklar topraklarımızı kirletmektedirler. Toprak kirliliğinin sebepleri 1. Toprağa atılan piller toprağı zehirlemektedir. 2. Tarımda daha fazla ürün almak için kullanılan gübreler de toprağı kirletmektedir. 3. Bitkileri korumak için yapılan zirai ilaçlama toprağı kirletmektedir. 4. Çöplerde toprak kirliliğine sebep olmaktadır. Toprak kirliliği nasıl azaltılır 1. Gübre ve zirai ilaç kullanımında çiftçilerimiz bilinçlendirilmelidir. 2. Çöplerin ayrıştırılarak geri dönüşümle kazanılması toprak kirliliğini azaltır. 3. Pillerin geri dönüştürülmesi gerekmektedir. 4. Suni gübre yerine bitki ve hayvan atıklarından üretilen gübre kullanılmalıdır.
Hızlı Nüfus Artışı - Toprak İlişkileri Hızlı nüfus artışı çok sayıda sosyoekonomik ve politik sorunların ortaya çıkmasına yol açmanın yanında, yanlış arazi kullanma ve toprak kayıpları nedeniyle ekonomimize ve kalkınmamıza önemli etkileri olan sorunlar da yaratmaktadır. Diğer yandan hızlı nüfus artışı gereksinimlerin karşılanması açısından, üretim ve tüketim ilişkilerini de olumsuz yönden etkileyecektir. Özellikle tarımsal üretimde birim alandan daha yüksek ürün almayı özendiren olumlu sayılabilecek etkisi yanında, orman ve meraların tarım arazilerine dönüştürülmesi gibi olumsuz ve zararlı yöndeki gelişmelere de neden olmakta ve bunları hızlandırmaktadır. Nüfus artışı hızı 1990’ da % iken 2000 yılında % a inmiştir. Türkiye’nin potansiyel kaynakları artan nüfusu beslemeye belli bir süre için yeterli bir potansiyeldir. Nüfus artışının zamanla düşürülmesi bu hızlı artıştan kaynaklanan sorunları da azaltacaktır. Toprak Kaynaklarının Sorunları ve Çözüm Yolları Türkiye'nin önemli yaşamsal sorunlarından birisi toprak kaynaklarında ortaya çıkan sorunlardır. Bu sorunlar genelde su ve rüzgar erozyonu ile oluşan sorunlar, yanlış arazi kullanımı ve toprakların fiziksel ve kimyasal etmenlerle kirlenmesi ya da kalitelerin bozulması, üretim gücünün yitirilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. milyon hektar olan toplam tarım arazisinin milyon hektarında çeşitli şiddetlerde erozyon tehlikesinin mevcut olduğu araştırmacılar tarafından saptanmıştır. Tarım arazilerimizin yaklaşık 2/3’ ünde toprak kaynaklarımızı kemiren ve azaltan erozyon tehlikesi vardır. Yine yapılan bir araştırmaya göre yılda 500 milyon ton toprağın akarsularla denizlere taşındığı belirlenmiştir. Ayrıca erozyonla taşınan toprakların tarıma elverişli toprakların üst kısımları olduğu göz önünde tutulursa tarımsal toprakların ne denli büyük bir sorunla karşı karşıya kaldığı daha net anlaşılacaktır. Erozyonun oluşumuna ve şiddetine etki yapan önemli etmenler iklim, topografya, toprağın özellikleri, bitki örtüsü gibi türlü etmenler yanında insanın kendisidir. Erozyonu önleyici toprak işleme, ekim ve dikim yöntemlerinin kullanılmamasının neden olduğu toprak kayıpları ağırlık taşımaktadır. Erozyonun hızlanmasında baş rolü toprağı yanlış işleyen ve kullanan insan oynamaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar göstermektedir ki her yıl on binlerce hektar tarımsal alan tarım dışı amaçlar için kullanılmaktadır. İl ve İlçeler bazında organize sanayi ve küçük sanayi sitelerinin kapladığı arazilerin 18000 hektar olduğu ve bunun % 62’ lik kısmının tarıma elverişli araziler üzerine kurulmuş olduğu saptanmıştır. Yanlış arazi kullanımı, bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Kentleşme sürecinde ve kıyılarımızın turizme açılmasında da yanlış arazi kullanımı uygulamaları sürmektedir. Hızlı kentleşme, kent nüfuslarının hızlı artışı ve gecekondu olayının süregelmesi, kent topraklarının genişletilmesini ve bu arada plansız ve bilinçsiz arazi kullanımı sorunu ve tarımsal toprakların yerleşim yeri olarak kullanılması olayını da birlikte getirmektedir. İstanbul Boğazı yamaçlarında mevcut bitki örtüsünün kaldırılması suretiyle yapılaşmalara açılan topraklar, yanlış toprak kullanımının öncüleri olmaktadır. Kentleşme ve sanayileşmenin çevre üzerindeki olumsuz etkileri birkaç yönde sürecektir. Birincisi, değerli tarım topraklarının özellikle kıyılarda hızla kentsel kullanımlara açılmasıdır. Kamu eliyle tarıma elverişli duruma getirilmeleri için para harcanan verimli topraklar bile kamunun kayıtsızlığına kurban gidebilmektedir. Sanayi sektöründe gelişmeler, organize sanayi bölgeleri için yer seçimi, genellikle altyapıların ekonomik kolaylıklar sağladığı yörelerde kurulacak biçimde yapıldığı gözlenmektedir. Hiçbir düşünce, ham maddesinin üretildiği birinci sınıf tarım alanı üzerine, bu ürünü işleyen sanayi tesislerinin kurulmasına olanak vermez. Çukurova’da pamuk üretimine elverişli, sulama tesisleri tamamlanarak sulamaya açılmış birinci sınıf alanlardaki tekstil fabrikalarının kuruluşu, oradaki yol, su ve elektrik enerjisi olanaklarından kolayca yararlanma amacından kaynaklanmaktadır. Tarım topraklarının, artık üzerinde tarım yapılamaz hale getirilerek yok edilmelerinin diğer bir biçimi de, bunların toprak sanayilerinde kullanılmak üzere satın alınmalarıdır. Tapuda herhangi bir işlem yapılmasına gerek kalmadan satılan, toprak sanayiine elverişli, fakat uzun yıllarda oluşmuş alüviyal topraklar, ana kaya düzeyine ininceye kadar alınmakta ve fabrikalara taşınarak tuğla, kiremit, seramik vb. yapımı amaçlarıyla ham madde olarak kullanılmaktadır. Tarıma elverişli topraklar dışında, aynı amaçla kullanılabilecek kaynaklar ilgili kuruluşlarca saptanarak ilgililere önerilmekte ise de, çeşitli nedenlerle bu ocakların kullanılmaları sağlanılamamaktadır. Toprakların verim güçlerinin kaybolmasına neden olan diğer bir kirlenme şekli de, kimyasal kirlenmelerdir. Bu tür kirlenmelerde ana etmenler atmosferik çökelmeler, asit yağmurları, atık sular ve bunlarla kirlenmiş suların toprakta bıraktığı kirletici elemanlar, arıtma tesislerinden çıkan kirli çamurların toprakta yaptığı kirletici etkiler, tarımsal ilaçların bazılarının toprakta birikmeleri ile oluşan kirlenmelerdir. Ayrıca sulama yoluyla ortaya çıkabilecek, tuzlanma ve çoraklaşma gibi toprağın verim gücünü azaltan, hatta giderek tarımsal üretimde kullanılmasını önleyen fiziksel ve kimyasal kirlenmeler de toprak kaynaklarına olumsuz etkiler yapmaktadırlar. Görüldüğü gibi toprağı kirleten dış etmenler yanında, tarımsal üretim sürecinde bizzat bu üretimin yarattığı kirlenmeler de tarım topraklarına olumsuz etkiler yapmaktadır. Bir örnek olarak, Çukurova, Aşağı Seyhan Projesi alanından hatalı sulamaların ve gerekli tarım tekniklerinin kullanılmaması vb. nedenlerle oluşan tuzluluk sorunu, taban suyunun yükselerek tarımsal üretimi olumsuz bir şekilde etkilemiş olması gösterilebilir. Türkiye'nin diğer sulama projelerinde de gözlenen bu olumsuz sonuçların, GAP sulamalarında yinelenmemesi için toprak kayıplarını önleyici önlemlerin alınması gereği de vurgulanmalıdır. Toprağın özellikle ağır metaller, toksik maddelerle kirletilmeleri, bu topraklar üzerinde yetiştirilen bitkiler aracılığı ile besin zincirine karışmakta ve insan sağlığını etkileyici zararlı düzeylere ulaşabilmektedir. Topraklarımızın korunması ve geliştirilmesi, tarım topraklarımızın verimlerini artırarak kullanılmaları ve korunmaları konusunda temel mevzuatın yetersizliği de toprak kayıplarına neden olan önemli etmenlerden birisini oluşturmaktadır. Mevcut mevzuatın da ülke topraklarının gereği gibi korunmaları için etkili olarak kullanılmamaları var olan boşluğu daha da genişletmektedir. Orman - Toprak Kaynaklarımızın İlişkileri, Sorunları ve Çözüm Yolları 20 Milyon hektar civarında bilinen ormanımız vardır. Bunların 11 Milyon hektarı koru ormanı, dokuz milyon hektarı da bataklık ormanıdır. Ancak sadece dokuz milyon hektarlık orman iyi verimli orman niteliğindedir. Bozuk verimsiz olarak nitelendirilen 11 milyon hektarlık orman ise iyileştirilmelidir. Türkiye’de gözle görülür bir orman azalması olayı yaşanmaktadır. Araştırmalar bu olumsuz gelişmeyi doğrulamaktadır. Orman azalması, orman ürünlerinin azalmasını ortaya çıkarması, dolayısıyla ormanlardan yararlanma hızını artırarak, orman tahribatını artırmakla kalmıyor, yeşil örtünün fotosentez yolu ile CO2 ve oksijen dengesini korumasını da bozarak ,yaşamsal sorunların temel nedeninin oluşmasına destek olmakta, toprağın koruyucu örtüsü tahrip edildiği için de toprakların erozyonla kaybolmasına neden olmaktadır. Orman azalmasına, ormanların yok olmasına neden olan etmenlerin başında nüfus baskısı nedeniyle ortaya çıkan izinsiz ve düzensiz ormandan yararlanma olayı gelmektedir. Ayrıca ormanlarda tarla açma yoluyla usulsüz olarak yararlanma, orman yangınları, biyolojik etmenlerle ortaya çıkan hastalıklar, hava kirliliğinin ve asit yağmurlarının ortaya çıkardığı tahribat, orman azalması sürecini hızlandıran ana nedenleri oluşturmaktadır. Türkiye’de erozyonu önleyici teknik ve biyolojik önlemlerin alınması ve ağaçlandırılması gereken beş milyon hektar civarında bir potansiyel alan mevcuttur. Orman içi ağaçlandırma alanları ile birlikte 18 milyon hektar alanın ağaçlandırılması, erozyon denetimi çalışmaları yapılması bir hedef olarak saptanmıştır. Bütün çabalara karşın, başta finansman sorunları olmak üzere diğer nedenlerin etkisi ile henüz bu hedefe ulaşılamamıştır. Türkiye’de ilk defa özel ağaçlandırma sisteminin uygulamaya konulmuş olması ümit verici bir başlangıç olmuştur. Sayıları 159’ a ulaşmış olan fidanlıklarda 700 milyon kadar fidanların Türkiye’nin yeşillenmesinde, toprakların korunmasında önemli katkıları olmuştur. Bu ağaçlandırma çalışmaları, erozyonun önlenmesinde de etkili olmuştur. Ekosistemlerin önemli bir öğesi, yaratıcısı ve koruyucusu olan ormanların tahribi, doğrudan doğruya toprakların da yok olmasıyla sonuçlandığı için ekosistemlerin korunması, toprağın da korunmasına sebep olacaktır. Ormanların korunmasını kapsayan çok yönlü tedbirlerin orman ve toprak koruma politikaları olarak geliştirilmesi ve bunların uygulamaya geçirilmesiyle topraklarımız korunacak ve varlığını sürdürme olanağına kavuşacaktır. Çayır - Mera ve Toprak Kaynakları İlişkileri, Sorunları ve Çözüm Yolları Çayır ve mera kaynakları, hayvansal üretimin yem kaynağı olma özelliği yanında, birçok önemli görevleri de yerine getirmektedir. Bunların arasında yeşil örtü olarak fotosentez olayıyla oksijeni desteklemesi, toprak ve su kaynaklarının korunması gibi görevleri ile doğal dengenin korunmasına ve ekosistemlerin oluşmasına çok önemli destek vermektedir. Yapılan araştırmalara göre yeşil örtü olarak çayır ve meralar, toprak ve su kaynaklarının su ve rüzgar erozyonu ile yok olmalarına engel olan en etkin görevi üstlenmektedir. Makinalı tarımın gelişmeye başladığı 1950 yıllarından beri 13 milyon hektardan fazla tarım arazisi, sürülerek tarla arazisi haline getirilmiştir. Ayrıca aşırı otlatma, erken ve geç otlatmalar, mera iyileştirme önlemlerinin alınmaması, bu kaynakların giderek tahribine yol açmaktadır. Karapınar ilçesini tehdit eden şiddetli rüzgar erozyonunun oluşturduğu kum fırtınaları, bu ilçeyi oturulmaz hale getirmiştir. Ama başlatılan çalışmalar sonucunda birkaç yılda çözüme ulaşılmıştır. Su-Toprak Kaynaklarının Geliştirilmesi, Kullanımı, Sorunları ve Çözüm Yolları Su; eritici, taşıyıcı ve besleyici özellikleri ile, tüm canlıların yaşamsal önemde yararlandığı bir doğal kaynaktır. Topraklar ile birlikte ekosistemlerin önemli bir öğesini oluşturur. Ekosistemleri besler. Bunlara karşın suyun, bozulan ekosistemleri tahrip etme, toprağı aşındırma, taşıma ve su erozyonunu oluşturma gibi özellikleri de vardır. Türkiye gibi erozyona müsait toprak ve iklim koşullarına sahip ülkeler için, bu özellikler tahrip edici olayları ortaya çıkarmaktadır. Çeşitli nedenlerle hızla yok edilen yeşil örtü, bu tip erozyonun baş nedeni olmakta, toprak kaynaklarını bir daha kullanılamayacak hale getirmektedir. Erozyondan etkilenen 57 milyon hektar toprağın önemli bir bölümü, bu tip erozyonla yok olmuştur. Biyolojik Zenginliklerimiz - Toprak İlişkileri, Sorunları, Çözüm Yolları Biyolojik zenginlikler yönünden Türkiye dünyada önde gelen ülkelerden birisidir. Çok sayıda bitki kaynağının vatanı Türkiye’dir. Yalnız ülkemizde yetişen endemik bitki türleri bakımından çok önemli bir kaynağa sahibiz. Bilimsel ve ekonomik yönden yararlanabildiği takdirde, çok yararlı sonuçlar alınabilecek biyolojik bir zenginlik potansiyelimiz vardır. Bu zengin potansiyel kaynaklarımızla yaşamsal bir bağlantı içerisindeyiz. Maalesef bu zenginliklerimizi de hızla yok etmekteyiz. Bitkisel kökenli doğal zenginliklerimizi; yanlış arazi kullanımı, aşırı tüketim ve bitkisel zenginlik kaynaklarımızın yaşamlarının sürdürülebilirliğini tehlikeye sokacak biçimde aşırı düzeylerde tahrip edilmeleri, bu kaynaklarımızın kaybına neden olmakta, çıplaklaşan toprağın erozyonla taşınmaları ve yok olmaları ile sonuçlanmaktadır. Ayrıca hızlı nüfus artışının toprak istemlerinde ortaya çıkardığı baskılar, bu doğal kaynakların ve zenginliklerin tahribine neden olmaktadır. SONUÇ Dünya gittikçe küçülmektedir. Canlıların yaşayabildiği ya da yaşayabileceği bir başka gezegen henüz keşfedilmemiştir. Çok uzun yıllar ve yüzyıllar boyunca bu dünya üzerinde yaşayacağız. Dünyanın tahribi, ekolojik dengelerin bozulması, sadece bir ülkeyi değil, tüm dünyayı tehdit etmektedir. Brezilya ormanlarının tahribi, dünya ikliminin değişmesine neden oluyor, atmosferdeki oksijen - karbondioksit dengesini etkiliyor. Tüm dünya ülkelerinin bilinçli ya da bilinçsiz olarak çevreyi tahrip etmeleriyle ekolojik dengenin bozulması ortaya çıkmaktadır. Orman azalması ve çölleşme, dünyanın önde gelen problemi haline gelmiştir. Eğer dünyada milyonlarca kişi açlık çekiyorsa, bu olaylar insan oğlunun geçmiş dönemde yaptığı hataların, kaynak tabanlarını tahrip etmelerinin faturası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hataların faturalarını gelecek kuşakların ödemesini istemiyorsak, ekolojik dengelerin bozulmasına neden olan hatalı uygulamalardan vazgeçmeliyiz.
Adreslerimiz Anaokulu Ahmet Taner Kışlalı Mah. 2408 Sok. No3 Çayyolu 06810 Çankaya / Ankara İlkokul - Ortaokul - Anadolu ve Fen Lisesi Ahmet Taner Kışallı Mah. Alacaatlı Cad. No 32 Çayyolu 06810 Çankaya / Ankara info +90 312 215 05 39 Anaokulu için anaokulu +90 312 235 80 81 İlkokul - Ortaokul için ilkokul ortaokul +90 312 238 26 36 Anadolu ve Fen Lisesi için lise
Article PDF Article Yayınlandı Son değiştirilme Toprak kirliliği ortak geçmişimizle ve Avrupa’nın nasıl dünyanın önce endüstriyel sonra çevresel öncüsü olduğunun hikayesinin bir kısmıyla güçlü şekilde bağlantılı bir sorundur. Toprak kirliliği sorununu daha iyi anlamak için Birleşik Krallık’ta bulunan Cranfield Üniversitesi’nde Fahri Profesör ve Avrupa’nın öncü toprak uzmanlarından biri olan Mark Kibblewhite ile konuştuk. Toprak kirliliği ne anlama gelir? Prensip olarak, kirlenen toprak içine insan faaliyetleriyle herhangi bir madde eklenmiş topraktır. Bu doğrudan olabileceği gibi dolaylı da meydana gelebilir ve kirlilik çok uzun zaman önce gerçekleşmiş olabileceği gibi şu an da gerçekleşiyor olabilir. Arazi, insanların toprak atıklarına maruz kalma ihtimallerinin bulunduğu bir şey için kullanıldığında bu ciddi bir sorundur. Toprak kirliliğini ortadan kaldırmak zordur ve bunun maliyeti genellikle çok yüksektir. Çok önceki nesiller tarafından yapılan kirliliği temizlemek bir nesil için oldukça meşakkatlidir. Toprak kirliliğinin temel kaynakları nelerdir? Bunların ele alınması için ne yapılabilir? Farklı atıkların farklı kaynakları vardır, ancak muhtemelen en önemli kaynaklar önceki endüstriyel faaliyetlerdir. Bunlardan geriye genellikle metal, katran ve diğer ilgili maddeler olmak üzere ciddi toprak kirlenmesine sahip bölgeler kalır. Diğer önemli kaynak ise eğitim sahalarında yapılanlar dâhil olmak üzere askeri faaliyetlerdir. Örneğin, toprak kirlenmesinin Avrupa’daki en kötü örneklerden bir tanesi insanlara yönelik mayınların yerleştirildiği eski Yugoslavya’dadır ve bu aşırı toprak kirlenmesine neden olur. Atıkların farklı türlerinin çeşitliliği oldukça geniştir ve yalnızca metalleri içermez fakat organik molekülleri, patojenleri, biyolojik olarak aktif materyalleri, radyoaktif maddeleri ve bunun gibi örnekleri de içerir ve tüm bunların farklı kaynakları vardır. Geçtiğimiz 30-40 yıldaki düzenlemeler ve standartlar, toprak kirliliğinin önlenmesinde giderek artan şekilde başarılı olmuştur. Bu sırada birçok ağır derecede kirli saha daha güvenli koşullara getirilmiş olmasına rağmen birçoğu ile hâlâ ilgilenilmemiştir. Çok fazla sayıda teknoloji gerek atığı ortadan kaldırarak gerek bunu kontrol altına alarak toprak kirliliği riskini azaltmak için kullanılabilir. Kritik konu iyileştirme maliyeti bağlamında kabul etmeye hazırlıklı olduğumuz kalıntı riskinin seviyesidir. Geçmiş kirliliğin ne kadarını temizleyebiliriz? Bu bölgeler nasıl seçilir? Toprak kirliliğini temizlemek için iki büyük neden insan sağlığına ve yüzey suyu ile yeraltı suyu kalitesine yönelik risklerdir. AB’nin Su Çerçeve Direktifi[i] hedeflerini gerçekleştirmek su ekolojisini korumak için toprak iyileştirmesini gerekli kılabilir. Üçüncü bir neden ise tarım üretimi ve bitki sağlığı ile gıda güvenliğinin temin edilmesidir. Birçok şey arazinin nihai kullanımına ve geliştiriciler tarafından fonlamanın var olmasına bağlıdır. Uzun endüstriyel geçmişi olan şehirlerde, iş bölgesi veya su yakınındaki büyük siteler gibi çok yüksek değerli alanlarda bulunan toprak kirliliği artık geniş ölçüde halledilmiş durumda, yani riskler kontrol altına alındı. Bu iyi bir ilerleme, ancak yüksek ekonomik önemi olmayan bölgeler yönünden iyileştirme için fonlamanın temini genellikle mümkün olmuyor. Avrupa’daki toprakları temizleme konusunda devasa ilerleme sağladık ancak yine de bir sorunumuz var. Avrupa’da toprak kirliliğini temizlemek için ekonomik teşviklerin ve motivasyonun henüz ortaya çıkmadığı birçok yer var. Sonunda, önemli soru kabul etmeye hazırlıklı olduğumuz risk seviyesi nedir ve bu risklerin çok fazla artması durumunda bununla ilgili ne yapacağız. Tarım, toprak kirliliğiyle nasıl bağlantılıdır? İki metal bu bağlamda özellikle önemlidir; kadmiyum ve bakır. Kadmiyum fosfat gübrelerde bulunan bir yabancı maddedir ve bunların kullanıldığı toprakta her zaman bir miktar fazladan kadmiyum bulunur. Miktarlar küçük olabilir, ancak bunlar birikerek artar. Kadmiyum kanserojen bir madde olduğundan bu birikmeyi dikkatli bir şekilde izlememiz gerekir. Bu sorunu ölçmek ve gübrelerdeki kadmiyumun nasıl azaltılacağını bulmak için birçok çalışma yapıldı ve yapılmakta. Üzüm bağı olan ve geçmişte mantar önleyici olarak metal kullanılmış olan yerlerde bakır bulunur. Bu bakır ne yazık ki toprakta birikmiştir. Bunlar ve diğer metaller toprağa eklendiğinde orada kalırlar ve bunları ortadan kaldırabilecek az sayıda gerçekçi olasılık vardır. Böcek ilaçları da tarımla ilgili başka bir sorun. Örneğin, uzun zamandır yasak olan organoklor böcek ilaçlarının tüm Avrupa’da hâlâ topraklarda olduğunu biliyoruz. Mevcut böcek ilaçları yönünden, bunların toprak biyotasına etkilerine oldukça sınırlı şekilde odaklanılmıştır. Henüz fark etmediğimiz sorunlar oluşturabilirler. Hatta tarım kimyasallarının toprak üzerindeki etkileriyle ilgili mevzuat rejimimiz, bence, oldukça zayıf. Toprak kirliliği biyoçeşitliliği nasıl etkiliyor? Toprak kirliliğinin, toprak biyotası ve toprak işlevleri üzerindeki etkilerine yönelik anlayışımız görece zayıf; bugün toprak kirliliği ve yer üstü biyoçeşitliliğiyle bağlantılı birtakım karışıklıklar var. Tüm Avrupa’da birçok bölge uzun yıllardır terk edilmiş halde ve bunun sonucu olarak bu bölgeler doğal rejenerasyonu takiben türlerin ve biyoçeşitliliğin önemli birer rezervi haline geldiler. Bunları temizlemek bu biyoçeşitliliğe zarar verebilir. Küresel olarak düşünüldüğünde, özellikle hava kökenli emisyonlarımız çok uzun mesafelere kadar toprağı kirletebilir ve toprak biyoçeşitliliğine zarar verebilir; bu yüzden, bu emisyonların en az seviyeye indirildiğinden emin olma sorumluluğumuz var. Kutup bölgeleri ve diğer çok uzak alanlarda bile tamamen insan kaynaklı atıklar buluyoruz. Toprak kirliliği hakkında eksik olan diğer tür bilgiler nelerdir? Ortaya çıkmakta olan sorunlar nelerdir? Radyoaktiviteyi bir sorun olarak küçümsemiş olabiliriz. Bu yaygın görülen düşük seviyede bir sorun, ancak eski mücevher ve saat yapım bölgeleri barındıran şehirler gibi bazı önemli noktalar da var. Bu bölgeler luminesant ve düşük ölçekli atölyelerde kullanılan diğer maddelerden kaynaklanan ilerlemiş radyoaktif toprak kirliliği seviyeleri içerebilir. Yeni mekansal veri setleri ile toprak bilgilerini birleştirerek nerede kirlilik bulunduğuna dair daha net bir fikir edinebiliriz. Paralel olarak, epidemiyolojik çalışmalar gittikçe daha da sofistike bir hal alıyor ve belli bölgelerle bağlantılı hastalık örnekleri hakkında gittikçe daha fazla bilgi sahibi oluyoruz. Bu iki şey bir araya geldiğinde genel nüfusta gözlemlediğimiz bazı hastalıkların toprak kirliliğiyle açıkça bağlanabildiğini görebiliriz ve bunun, bugüne kadar gösterilmesi oldukça zordu. Gelecek için ne tür bir pozitif ilerleme görüyorsunuz? Gelecek için en iyi şey toprak kirliliğinin artmasını engellemektir. Endüstriyel toprak kirliliğini kontrol eden, var olan düzenlemelere eklemeler yapabilir ve vatandaşları daha doğrudan bir şekilde bu konuya odaklayabiliriz. Plastikler iyi bir örnektir. Plastik kullanımını azaltmaya yönelik şimdiden vatandaşlar tarafından yönlendirilen bir hareketimiz var ve insanların, kendi bireysel faaliyetlerinin etkileriyle ilgili daha fazla farkındalığa sahip oldukça davranışlarını değiştireceklerine ve bunun da genel olarak, kirlilik de dâhil olmak üzere, toprak yönetimi üzerinde olumlu bir etkisinin olacağına dair oldukça iyimserim. Mark Kibblewhite Fahri Profesör, Cranfield Üniversitesi, Bedford, Birleşik Krallık Permalinks Geographic coverage Albania Austria Belgium Bosnia and Herzegovina Bulgaria Croatia Cyprus Czechia Denmark Estonia Finland France Germany Greece Hungary Iceland Ireland Italy Kosovo Latvia Liechtenstein Lithuania Luxembourg Malta Montenegro Netherlands North Macedonia Norway Poland Portugal Romania Serbia Slovakia Slovenia Spain Sweden Switzerland Turkey United Kingdom Temporal coverage Dynamic Topics Etiketler
toprak kirliliği ile ilgili afişler