AYCAN Gizem Akyol, “Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Romanlarında Edebiyat Algısı ve Türk Edebiyatının Dönemlerine Bakış”, Turkish Studies, S.7/3 (Summer-2012), Ankara, s173-181. ÇELİK, Hüseyin, “Reşat Nuri Güntekin” TDV İslam Ansiklopedisi, XIV, Ankara, 1996, s.307-309. İslamiyetin Türkler tarafından kabul edilmesiyle toplumsal yaşamda köklü değişimler oldu. Haliyle bu değişiklikler edebiyata da yansıdı. Türk orduları Arap ve İran edebiyatlarını örnek alacak şekilde eser vermeye başladılar.Bu ürünlerde dil, konu, ölçü ve nazım şekilleri Arap ve İran edebiyatının özelliklerini Cumhuriyet Dönemi’nde yerini bu dönem edebiyatına bıraksa da “Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren sanatçılar” Cumhuriyet Edebiyatı içinde devamlı yer almıştır. Çeşitli değişikliklere uğrasa da günümüze kadar gelen bu anlayış, kendi öz kültürüne sarılıp ondan yararlanarak ilerlemeyi amaçlar. DivanEdebiyatının Genel Özellikleri. Divan edebiyat ı Türk lerin İslâm dinini benimsemesinden sonra ortaya çıkan yazılı edebiyat tır. Arap ve Fars edebiyat ının etkisi altında gelişmiştir. Bu etki, Arapca ve Farsça sözcüklerin Türkçe ’ye girmesinin yanı sıra, bu dillerin anlatım biçimlerinin benimsenmesiyle de a 1923 – 1940 yılları arası Türk edebiyatı b) 1940 yılları sonrası Türk edebiyatı CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU (Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatını Etkileyen Sosyal, Siyasi, Kültürel, Ekonomik ve Coğrafi Şartlar) Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanıp, Cumhuriyet ilan edilince, Türk toplumu yeni Türkiye'nin Cumhuriyet Dönemi Siyasal Gelişmeleri: Feroz Ahmad: SİYASAL PARTİLER: Dünyada ve Türkiye'de Siyasal Partiler: Ahmet Kotil: Türk Siyasal Yaşamında Yer Almış Başlıca Siyasal Dernekler, Partiler ve Kurucuları: İlhami Soysal: Cumhuriyet Halk Partisi: Mete Tunçay, Tevfik Çavdar, Doç. Dr. Sina Akşin Wt5w. CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar edebiyatımızı etkileyen sosyal, siyasi, CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMUKültürel, ekonomik, coğrafi olaylar Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının oluşumunda etkili olan ve eserlere yansıyan Karakteristik özellikler Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında genel olarak Anadolu’ya yönelme görülür. Eserler Anadolu anlatılmış, aydınların Anadolu’yu tanımadıklarından bahsedilmiştir. Bu gibi şeylerle memleket anlayışı ortaya çıkmıştır. Aydınların halka yönelmesi ile birlikte kurtuluşun sadece İstanbul’dan olamayacağı anlaşılmıştır. Anadolu çoğu zaman yöneticiler ve aydınlar tarafından bir zahire ve asker deposu olarak görülmüş, gerekli hizmet devlet tarafından verilmemiştir. Yani Osmanlı’nın Anadolu’yu göz ardı etmesi aydınları Anadolu’ya dönük eserler vermeye itmiştir. Yukarıda ifade edilen temalar bu dönemin anlayışı hakkında ipuçları vermektedir. Cumhuriyetten önceki dönemlerde Anadolu çoğunlukla eserlere yansıtılmamıştır. Hikâye ve tiyatrolarda anlatılan olayların çoğu İstanbul’da geçmektedir. Cumhuriyetten önceki dönemler de anlatılacak olay yazar tarafından seçilir yazar olayı kurgular öyle anlatırdı. Yani yazılarda çoğunlukla sanat yapma amacı vardı. Cumhuriyetten sonraki dönemlerde ise sanat kaygısı güdülmeksizin doğrudan anlatım kullanılmıştır. Hayat olduğu gibi okuyucuya aktarılmıştır. Türk Edebiyatında Anadolu ilk kez Çalıkuşu romanında anlatılmıştır. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının dayandığı siyasi, sosyal ve fikri temeller 1. Milli edebiyat dönemindeki eserlerin konuları Cumhuriyet döneminde devam etti. 2. Atatürk ün kişiliği, ilkeleri anlatıldı. Sevinçler, acılar coşkular işlendi. 3. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmek fikir olarak benimsemek 4. Eskiyi tamamen yok ederek yeniye ulaşmak 5. Anadolu’yahalka yönelmek Buraya kadar öğrendiklerimizden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının özelliklerini sıralayalım 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. Yukarıda ifade edilen temalar bu dönemin anlayışı hakkında ipuçları vermektedir. Cumhuriyetten önceki dönemlerde Anadolu çoğunlukla eserlere yansıtılmamıştır. Hikâye ve tiyatrolarda anlatılan olayların çoğu İstanbul’da geçmektedir. Cumhuriyetten önceki dönemler de anlatılacak olay yazar tarafından seçilir yazar olayı kurgular öyle anlatırdı. Yani yazılarda çoğunlukla sanat yapma amacı vardı. Cumhuriyetten sonraki dönemlerde ise sanat kaygısı güdülmeksizin doğrudan anlatım kullanılmıştır. Hayat olduğu gibi okuyucuya aktarılmıştır. Türk Edebiyatında Anadolu ilk kez Çalıkuşu romanında anlatılmıştır. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının dayandığı siyasi, sosyal ve fikri temeller 1. Milli edebiyat dönemindeki eserlerin konuları Cumhuriyet döneminde devam etti. 2. Atatürk ün kişiliği, ilkeleri anlatıldı. Sevinçler, acılar coşkular işlendi. 3. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmek fikir olarak benimsemek 4. Eskiyi tamamen yok ederek yeniye ulaşmak 5. Anadolu’yahalka yönelmek Buraya kadar öğrendiklerimizden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının özelliklerini sıralayalım 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. Cumhuriyetten önceki dönemlerde Anadolu çoğunlukla eserlere yansıtılmamıştır. Hikâye ve tiyatrolarda anlatılan olayların çoğu İstanbul’da geçmektedir. Cumhuriyetten önceki dönemler de anlatılacak olay yazar tarafından seçilir yazar olayı kurgular öyle anlatırdı. Yani yazılarda çoğunlukla sanat yapma amacı vardı. Cumhuriyetten sonraki dönemlerde ise sanat kaygısı güdülmeksizin doğrudan anlatım kullanılmıştır. Hayat olduğu gibi okuyucuya aktarılmıştır. Türk Edebiyatında Anadolu ilk kez Çalıkuşu romanında anlatılmıştır. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının dayandığı siyasi, sosyal ve fikri temeller 1. Milli edebiyat dönemindeki eserlerin konuları Cumhuriyet döneminde devam etti. 2. Atatürk ün kişiliği, ilkeleri anlatıldı. Sevinçler, acılar coşkular işlendi. 3. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmek fikir olarak benimsemek 4. Eskiyi tamamen yok ederek yeniye ulaşmak 5. Anadolu’yahalka yönelmek Buraya kadar öğrendiklerimizden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının özelliklerini sıralayalım 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının dayandığı siyasi, sosyal ve fikri temeller 1. Milli edebiyat dönemindeki eserlerin konuları Cumhuriyet döneminde devam etti. 2. Atatürk ün kişiliği, ilkeleri anlatıldı. Sevinçler, acılar coşkular işlendi. 3. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmek fikir olarak benimsemek 4. Eskiyi tamamen yok ederek yeniye ulaşmak 5. Anadolu’yahalka yönelmek Buraya kadar öğrendiklerimizden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının özelliklerini sıralayalım 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının dayandığı siyasi, sosyal ve fikri temeller 1. Milli edebiyat dönemindeki eserlerin konuları Cumhuriyet döneminde devam etti. 2. Atatürk ün kişiliği, ilkeleri anlatıldı. Sevinçler, acılar coşkular işlendi. 3. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmek fikir olarak benimsemek 4. Eskiyi tamamen yok ederek yeniye ulaşmak 5. Anadolu’yahalka yönelmek Buraya kadar öğrendiklerimizden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının özelliklerini sıralayalım 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının dayandığı siyasi, sosyal ve fikri temeller 1. Milli edebiyat dönemindeki eserlerin konuları Cumhuriyet döneminde devam etti. 2. Atatürk ün kişiliği, ilkeleri anlatıldı. Sevinçler, acılar coşkular işlendi. 3. Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmek fikir olarak benimsemek 4. Eskiyi tamamen yok ederek yeniye ulaşmak 5. Anadolu’yahalka yönelmek Buraya kadar öğrendiklerimizden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının özelliklerini sıralayalım 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. Buraya kadar öğrendiklerimizden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının özelliklerini sıralayalım 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. Buraya kadar öğrendiklerimizden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının özelliklerini sıralayalım 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. 1. Cumhuriyet Döneminde memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatım biçimleri Türk edebiyatında başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. 2. Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde çok fazla işlenmiştir. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. 3. Cumhuriyet döneminde birey ön plana çıktığı için, bireyi yakından ilgilendiren psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanılmıştır. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. 4. Cumhuriyet döneminde milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebi eserlerde yer almıştır. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. 5. Cumhuriyet döneminde batı düşüncesindeki gelişmelerden doğan yeni açılımlar eserlerde kendini göstermiştir. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. 6. Sezgicilik, varoluşçuluk, gerçeküstücülük gibi batılı akımların etkisi vardır. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. 7. Cumhuriyet döneminde önceki dönemlerin tersine İstanbul ve İstanbul hayatına değil; Anadolu’ya ve Anadolu hayatına yönelme söz konusudur. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı görülür. 8. Cumhuriyet döneminde Şiirde hece kullanılmış, dil sadeleşmiş, konularda Anadolu işlenmiş, Anadolu ya yönelme başlamıştır. Çağdaşlaşma için neler yapılması gerektiğinden bahsedilmiş, konu olarak ve eserlerde Atatürkün ilkeleri bir yol olarak görülmüştür. Atatürk ilke ve inkılâplarının halka benimsetilmesi amacıyla eserlere yansıdığı Meslekî makale Tıp, ekonomi, sosyoloji gibi bilimin ve bilime dayalı mesleklerin değişik dalları ile ilgili konulan işleyen makale türüdür. Batıda en çok yaygın bir tür olup ilk örneğini eski Yunan sanatçısı Ksenophon’un “Anabasis” adlı eseriyle vermiştir. Alman filozofu Eflatun’un birçok eseri bu türdendir 18. yüzyılda J. J. Rouseau’nun “ İtiraflar” Goldoni’nin “İyilkik Sever Somurtkan”, Goethe’nin “Şiir ve Gerçek Andre Gide’nin “Jurnaller “bu alanda önemli eserlerdir. 19. yüzyılda Fransız edebiyatında Victor Hugo’nun”Gördüklerim”, Stendhal!ın “Bencillik Anılar, Verlaine’nin “ İtiraflar Rus yazarTolstoy’un İtidafım” 20. yüzylda dünyanın her ülkesinde çok sayıda edebiyatçı bu türde eserler vermeye devam etmektedir. Bizde, 7. yüzyıla ait “Göktürk Yazıtları” bu türün ilk örneği sayılmaktadır. 16. yüzyılda Hindistan’da bir imparatorluk kurmuş olan Babür Şah’ın yazdığı “Babürname” , 17. yüzyılda Ebul Gazi Bahadır Han’ın yazdığı “Şecere-i Türk” , Katip Çelebi ve Naima’nın bir çok eseri bu türün örneklerindendir. Eski edebiyatta anı özelliği taşıyan “Vakainameler, Gazavatnmeler, sefaretnameler bu türün öenekleri sayılmaktadır Edebi tür anlamında anı ise bizde Edebi tür anlamında anı ise bizde Tanzimat döneminde başlamıştir. Önceleri Ebuziya Tevfik ve Ali Suavi çıkardıkları gazetelerde anılarını yayınlarlar Daha sonra Akif Paşa’nın “Tabsıra” Namık Kemal’in “Magaza Mektupları” , Ziya Paşa’nın “Defter-i Amel” Ahmet Mithat Efendi’nin “Menfa” Muallim Naci’nin “Ömer’in Çocukluğu” Servet-i FünunDöneminde; Ahmet Rasim’in “Eşkal-i Zaman”, “Falaka” “ Maharir “,”Şair “ Halit Ziya’nın “Kırk Yıl”, Saray ve Ötesi Hüseyin Cahit Yalçın’ın “ Edebi Hatıralar”. Son Dönem Edebiyatında Yakup Kadri “Zoraki Diplomat, Vatan Yolunda , Gençlik ve Edebiyat Hatıraların” Ruşen Eşref Ünaydın “ Atatürk’ü Özleyiş” Falih Rıfkı Atay “Çankaya” Halide Edip . “Türk’ün Ateşle İmtihanı” Yahya Kemal “ Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım “ Yusuf Ziya Ortaç “ Porteler,” Bizim Yokuş” Ahmet Hamdi Tanpınar . “ Kerkük Anıları” Samet Ağaoğlu “ Babamın Arkadaşları” Salah Birsel “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu” Halikarnas Balıkçısı “ Mavi Sürgün” Oktay Rıfat . “Şair Dostlarım” Ayrıca, son dönemde, Celal Bayar, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Rauf Orbay gibi siyasi kişilerin yazdıkları anılar, yakın tarihimizi aydınlatması bakımından önemli eserlerdir. Ayrıca, son dönemde, Celal Bayar, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Rauf Orbay gibi siyasi kişilerin yazdıkları anılar, yakın tarihimizi aydınlatması bakımından önemli eserlerdir. Kiralık Konak 1922 Nur Baba 1922 Hüküm Gecesi 1927 Sodom ve Gomore 1928 Yaban 1932 Ankara 1934 Bir Sürgün 1937 Panaroma 2 cilt, 1953 Hep O Şarkı 1956 Bir Serencam 1914 Rahmet 1923 Milli Savaş Hikâyeleri 1947 Örümcek Ağı 1925 Kaldırımlar 1928 Ben ve Ötesi 1932 Sonsuzluk Kervanı 1955 Çile 1962 Şiirlerim 1969 Ruh Burkuntularından Hikayeler 1965 Aynadaki Yalan 1980 Kafa Kağıdı 1984 Aynadaki Yalan 1980 Kafa Kağıdı 1984 Tohum 1935 Bir Adam Yaratmak 1938 Künye 1940 Para 1942 Namı Diğer Parmaksız Salih 1949 Reis Bey 1964 Abdülhamit Han 1969 Gençliğimiz 1922 Şimşek 1923 Sözde Kızlar 1923 Mahşer 1924 Bir Akşamdı 1924 Süngülerin Gölgesinde 1924 Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü 1925 Canan 1925 Dokuzuncu Hariciye Koğuşu 1930 Fatih-Harbiye 1931 Atilla 1931 Bir Tereddüdün Romanı 1933 Matmazel Noralya’nın Koltuğu 1949 Yalnızız 1951 Biz İnsanlar 1959 Hikayeler Halil Açıkgöz derledi, 1980 Gün Doğuyor 1932 Türk İnkılâbına Bakışlar 1938 Büyük Avrupa Anketi 1938 Felsefî Buhran 1939 Millet ve İnsan 1943 Mahutlar 1959 Mistisizm 1961 Nasyonalizm 1961 Sosyalizm 1961 Doğu-Batı Sentezi 1963 Sanat- Edebiyat-Tenkid 1970 Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca 1970 Sosyalizm-Marksizim- Komünizm 1971 Din-İnkılâp-İrtica 1971 Çalıkuşu 1922 Gizli El 1924 Gizli El 1924Damga 1924 Dudaktan Kalbe 1925 Akşam Güneşi 1926 Bir Kadın Düşmanı 1927 Yeşil Gece 1928 Acımak 1928 Yaprak Dökümü 1930 Kızılcık Dalları 1932 Gökyüzü 1935 Eski Hastalık 1938 Ateş Gecesi 1942 Değirmen 1944 Miskinler Tekkesi 1946 Harabelerin Çiçeği 1953 Kavak Yelleri ölümünden sonra 1961 Son Sığınak ölümünden sonra 1961 Kan Davası ölümünden sonra 1962 Akşam Güneşi 1926 Bir Kadın Düşmanı 1927 Yeşil Gece 1928 Acımak 1928 Yaprak Dökümü 1930 Kızılcık Dalları 1932 Gökyüzü 1935 Eski Hastalık 1938 Ateş Gecesi 1942 Değirmen 1944 Miskinler Tekkesi 1946 Harabelerin Çiçeği 1953 Kavak Yelleri ölümünden sonra 1961 Son Sığınak ölümünden sonra 1961 Kan Davası ölümünden sonra 1962 Gençlik ve Güzellik 1919 Roçild Bey 1919 Eski Ahbap 1919 Tanrı Misafiri 1927 Sönmüş Yıldızlar 1928 Leyla ile Mecnun 1928 Olağan İşler 1930Kılık kıyafet değişikliği Kadın erkek eşitliği Yeni partilerin kurulmasına izin verilmesi Çok partili hayata geçiş Milletler Cemiyetine Katılış AKIMLAR SEZGİCİLİK İNTÜİSYONİZM Bu akımın düşünceleri büyük ölçüde Fransız filozof Henri Bergson’un sezgicilik/ruhçuluk felsefesine dayanır. Materyalizme ve pozitivizme karşı olan, idealist bir yakla­şımdır. Bu anlayışa göre bilginin asıl kaynağı akıl değil sezgidir. İnsanın sezgi gücünün hayalleri ve duyguları belirlediği, maddenin, varlığın buna bağlı olarak şekillendiği savunulur; dış dünya, varlık, madde, eşya, ruhun, düşüncenin bir ürünüdür. Sembolist şairlerin, saf şiir anlayışını savunan şairlerin varlığa yaklaşım biçimleri büyük ölçüde sezgici felsefeye dayanır. Belirleyici olan somut varlık değil, şairin duyuş, görüş, düşünüş tarzıdır. Dış dünya insanın iç dünyasını ifade etmeye yarayan simgeler âlemidir. Dış dünya, düşünceyle, duyguyla, algıyla, rüyayla anlam­landırılabilir. Bu akım edebiyatımıza Cumhuriyet Dönemi’nde girmiştir. Türk şiirinde sezgici yaklaşımın en önemli temsilcisi Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi gibi yazar ve şairler üzerinde de bu anlayışın etkileri vardır. EGZİSTANSİYALİZM VAROLUŞÇULUK Martin Heidegger’in varoluşçuluk felsefesinin edebiyattaki yansımasıdır. Edebiyattaki kurucusu Jean Paul Sartre’dır. Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım.” felsefesine yani akla dayanır. Varoluşçuluk, insanın varoluşuyla doğal nesnelere özgü varlık türü arasındaki karşıtlığı büyük bir güçle vurgulayan, iradesi, bilinci ve aklı olan insanların irade ve bilinçten yoksun nesneler dünyasına fırlatılmış olduğunu öne süren bir düşünce akımıdır. Varoluşçuluğa göre insan karşılaştığı durumlar karşısında en iyiyi en doğruyu aklıyla seçecektir. Ancak bu bir buna­lımla olacaktır. Dolayısıyla insan sorumluluk bilinciyle ha­reket eder ve kendini var eder. Çünkü insan, karakterini kendi yaratarak var olur. Cumhuriyet Dönemi’nde edebiyatımıza giren bu akımdan Edip Cansever ve Yusuf Atılgan etkilenmiştir. SÜRREALİZM GERÇEKÜSTÜCÜLÜK İlkeleri Fransız şair Andre Breton tarafından 1924′te or­taya konulmuştur. Freud’un psikanaliz yöntemi temel oluşturur. Sanat, insanı anlatmalı ise insanın gerçek kişiliği, bilinçal­tındaki istek, eğilim ve korkularda ortaya çıkar. Bu nedenle bilinçaltını ortaya çıkaran rüya, sayıklamalar gibi anlatım­lara önem verilir. Bilinçaltını akıl ve mantıktan üstün tutmuşlardır. “Otomatik yazı” denen bir yazı sistemi ile sanatçı aklından geçenleri dil bilgisi kurallarını düşünmeden yazar ve böy­lelikle ortaya bir sanat eseri çıkar. ÖĞRETİCİ METİNLER Bir yazarın kendi isteğine göre seçtiği herhangi bir konuda kesin yargılara varmadan, kişisel düşüncelerini kendi kendisiyle konuşuyormuş havası taşıyan bir üslupla kaleme aldığı yazılara “deneme” denir. Deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay, olgu, durum ve izlediği varlıklarla ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerinin belli bir plana bağlı kalmayarak, tamamen kendi kişisel görüşüyle serbestçe yazıya döktüğü kısa metinlerdir. Deneme yazarı öne sürdüğü düşünceyi doğrulama, ispatlama, kanıtlama kaygısı taşımaz. Denemenin inandırıcılığı, ele alınan konunun içtenlikle anlatılmasından kaynaklanır. Denemenin özellikleri şunlardır Denemelerde yazar herhangi bir konudaki görüşlerini kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlatır. Deneme, kişinin kendi dışındaki varlıklarla herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak girdiği diyalogun ürünüdür. Denemeler tek bir konuyu rahat ve akıcı bir biçimde ele alan, çoğu kez yazarının kişisel bakış açısı ve deneyimini aktaran orta uzunluktaki edebî metinlerdir. Konuların kişisel bir anlayışla işlenmesi; çeşitli sanatçıların aynı konudaki değişik fikir, zevk ve inanışlarını yansıtması bakımından bu tür önemlidir. Denemeye özgü belirli bir konu yoktur. Konu özgürce seçilir. Her şey denemenin konusu olabilir. Yeter ki yazarın o konuda bir birikimi olsun. Ancak denemeler daha çok her devrin, her ulusun insanını ilgilendiren konularda yazılır. Denemelerde diğer fikir yazılarından farklı olarak aşk, dostluk, iyilik, güzellik, ahlak, sevinç, kültür, yiğitlik gibi daha çok soyut ama kalıcı ve evrensel konular işlenir. Denemeci için konu amaç değil, araçtır; kendi fikirlerini söyleyebilmesi için birer sebep durumundadır. Denemeci, irdelemelerinde tamamen kendini, kendi bilgi ve kültür birikimini, beğeni düzeyini esas alır. Deneme yazarı eserini kaleme alırken okuyucuyu hesaba katmaz. Okuyucunun vereceği tepki konusunda herhangi bir kaygı taşımadan konusunu dilediği şekilde seçer, istediği tarzda işler. Denemeler konuların genellikle derinlemesine işlendiği yazı türleridir. Denemenin en belirgin özelliği, yazarın konuyu kendi kendine konuşuyormuş gibi kaleme almasıdır. Denemenin bu özelliği Nurullah Ataç’ın şu sözleriyle özetlenebilir “Deneme ben’in ülkesidir. Ben demekten çekinen, her görgüsüne, her görevine ister istemez benliğinden bir parça kattığını kabul etmeyen kişi denemeciliğe özenmesin.” Bu türün ilk ustalarından Montaigne, denemenin ilkelerini şöyle anlatmaktadır “Herkes önüne bakar, ben içime bakarım; benim işim yalnız kendimledir. Hep kendimi gözden geçiririm, kendimi yoklarım, kendimi tadarım… Bir şey öğretmem, sadece anlatırım.” Bu bağlamda denemenin her cümlesinde yazarın kendisi vardır. Okuyucu ile yazar arasında bir duygu, düşünce ve ruh alışverişi oluşur. Esere hâkim olan unsur, insanın ta kendisidir. Dünya Edebiyatında Deneme Deneme türünün ilk örnekleri, daha “deneme” teriminin bile ortaya çıkmadığı eski Yunan ve Latin edebiyatlarında görülmektedir. Bunlar Epiktetos’un “Sohbetler”, Eflatun un “Diyaloglar”, Cicero’nun Kimi Eserleredir. Seneca’nın bazı eserlerinde de denemelere rastlanmaktadır. Bugünkü anlamdaki denemenin kurucusu 16. yüzyıl Fransız yazarı Michel de Montaigne’dir 1533-1592. Denemenin ilk örneklerini veren Montaigne yazdığı metinlerin kişisel düşünce ve deneyimlerinin iletilmesine yönelik edebî parçalar olduğunu vurgulamak için “deneme essai’ adını seçmiştir. Daha sonra yine çok tanınan İngiliz yazar Francis Bacon 1561-1626 ve Charles Lamb da bu türde eserler kaleme almış ve bu türü geliştirmiştir. Fransız edebiyatında Andre Gide 1869-1951 ve Alain İspanyol edebiyatında ise Miguel Dunamuno, Alman edebiyatında R. Maria Rilke gibi sanatçılar da bu türdeki eserleriyle tanınmıştır. Türk Edebiyatında Deneme Deneme türü, Türk edebiyatına Tanzimat’tan sonra Batı’nın etkisiyle girmiştir. Deneme önceleri “Musahabe”, “Tecrübe-i Kalemiyye kalem tecrübesi” gibi isimler ile anılmıştır. İlk özel gazete Tercümân-ı Ahvâl 1860’in yayın hayatına başlamasından itibaren gazetelerde çıkan değişik yazılar, zamanla ayrı bir tür olan deneme için dil, anlatım ve yaklaşım bakımından zemin oluşturmuştur. MAKALE Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak, bir tezi kanıtlamak veya bir düşünceyi savunmak amacıyla kaleme alınan ve temel öğesi fikir olan yazılara “makale” denir. Makalenin özellikleri şunlardır Makalede temel unsur düşünce “fikir”dir. Yazar, herhangi bir konudaki görüşlerini, belli kanıtlar, belgeler, inandırıcı veriler kullanarak anlatmaya çalışır, böylece okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçlar. Makalenin amacı; açıklama, eleştiri, tanıtım, bilgilendirme de olabilir. Ama genellikle eleştirel tutum ön plandadır. Makaleler, yazıldıktan sonra bir araya getirilerek makale kitapları şeklinde yayımlanabilir. Makalede açık, anlaşılır, ciddi bir dil kullanılır. Makaleler öğretici yazılardır. Bu nedenle yazar tutarlı, tarafsız, bilimsel bir üslûp kullanır. Makale Türleri Makaleler seçilen konuya göre uzun ya da kısa olabilir. Makale her konuda yazılabilir. Makalenin yazılacağı konu güncel olabileceği gibi, felsefi, bilimsel, sanatsal da olabilir. Ancak edebî makale sanatla ilgili konuları işler. Makaleler niteliklerine göre temelde “edebî makale” ve “mesleki makale” olmak üzere iki grupta toplanabilir. a. Edebî makale Dil, edebiyat ve sanatla ilgili konuları işleyen makale türüdür. Türk Edebiyatında Makale Türk edebiyatında makale türünün ilk örnekleri Tanzimat döneminde görülür. İlk makale, Şinasi tarafından çıkarılan ve ilk özel gazete kabul edilen Tercüman-ı Ahval de 1860 yayımlanmıştır. Türk edebiyatındaki bu ilk makale Tercüman-ı Ahval Mukaddimesidir. Namık Kemal, Ziya Paşa, Şemsettin Sami, Muallim Naci, Beşir Fuad gibi sanatçılar bu türün gelişmesini sağlamıştır. Servet-i Fünun döneminde ise bu tür yayılmış, gelişmiş, olgunlaşmıştır. Türk edebiyatında makale türünde Hüseyin Cahit, Cenap Şahabettin, Fuat Köprülü, Nurettin Topçu gibi sanatçılar eser vermiştir. Gezi Yazısı Seyahatname Herhangi bir kimsenin, daha çok bir edebiyat sanatçısının gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gezip gördüğü yerlerdeki toplumları, kentleri, yerleri, yaşayışları, âdet ve töreleri, gelenek ve görenekleri, doğal ve tarihî güzellikleri, ilgi çeken değişik yönleri edebî bir üslup içinde kaleme alarak anlatmasına “gezi yazısı” seyahatname denir. Yazar, gezip gördüğü yerlerle ilgili gözlemlerini, incelemelerini, bilgileri bir araya getirerek gezi yazısını yazar. Okur, anlatılan yerleri bu sayede sanki yazarla birlikte geziyormuş hissine kapılır. Gezi yazılarında aydınlatıcı, öğretici bilgiler de yer alır. Amaç, gezilen yeri okuyucuya her yönüyle tanıtmaktır. Bu yapılırken geçmişle gelecek arasında bağ kurulur, toplumların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirlerini tanıması, toplumlar arası kültür alışverişi ortamının oluşması sağlanır. Gezi yazısının özellikleri şunlardır Gezi yazılarında, gezilip görülen yerin bütün özellikleri ele alınır. Gezilen yerin özellikle tarihî, coğrafî, tabiî ve sosyal nitelikleri belirgin şekilde anlatılır. Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslupla yazıya geçirilir. Gezi yazılarında ayrıca yörenin dil, din, inanç, âdet, gelenek, görenekleri incelenir. Bölgedeki insanların düşünce yapısı ortaya konur. Bölge, okuyucunun daha iyi anlaması açısından başka bölgelerle kıyaslanır. Yazar, gezisi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızasında tutmak zor olduğu için gezi esnasında kısa notlar alır ve bunları hikâye eder. Gezi yazısı gezilen bölge için belgesel bilgiler içerir. Bu bakımdan gezi yazısında yazar gözlemlerine yer vermeli, yanlış bilgiler aktarmamalıdır. Gezi yazısında gerçek bilgiler verilmelidir. Ancak gezi yazıları her şeye rağmen kişisel bir değerlendirme içerdiği için nesnel verilerden oluşan bilimsel bir belge niteliği taşımaz. Sadece fikir verici bir içeriğe sahiptir. Dış dünyayı yazarın gözüyle anlamaya yarar. Dünya Edebiyatında Gezi Yazısı Dünya edebiyatında gezi yazısının ilk örnekleri sayılabilecek eserleri verenlerin başında Heredotos, Marco Polo, İbni Batuda gelir. Türk Edebiyatında Gezi Yazısı Eski çağlarda özellikle keşif, ticaret, savaş amacıyla değişik geziler yapılmıştır. Eski Türk edebiyatında gezi yazısına seyahatname” denirdi. Türk edebiyatında en eski seyahatnameler. Timur’un oğlu Şahruh’un yanında bulunan Gıyasüddin Nakkaş ın yazdığı “Acâib’ül-Letâif” ve Ali Ekber Hatâî adlı bir tüccarın kaleme aldığı “Hıtâînâme’dir. 16. yüzyılda yazılan “Baburnâme” ve Kâtibî mahlasıyla tanınan Seyit Ali Reis in “Mirat-ül Memalik Memleket Aynası”; Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı “Seyahatname” ise dünya edebiyatındaki en iyi örneklerle boy ölçüşebilecek niteliktedir. Bu eserin birinci bölümü her yönü ile İstanbul’u anlatmaktadır. Kanunî Sultan Süleyman’ın hizmetinde bulunmuş olan Pirî Reis’in yazdığı Bahriye adlı eseri verdiği coğrafya ve oşinografya bilgileri dışında mükemmel bir Akdeniz seyahatnamesi sayılabilir. Ancak Türk edebiyatında Batılı anlamda gezi yazısı örnekleri Tanzimat döneminde yazarların Avrupa’ya gitmesiyle verilmeye başlanmıştır. Avrupa’ya giden sanatçılar gördükleri şehirlerle ilgili yazılar yazmışlardır. Özellikle Namık Kemal ve Ziya Paşa bunların başında gelir. Anı-Gezi Yazısı Farkı Gezi yazılarında gezilen yerlerle ilgili gözlemler yansıtılırken özne dış dünyadır. Anılarda ise kişi yaşadıklarını veya tanık olduklarını anlatır. FIKRA KÖŞE YAZISI Bir yazarın herhangi bir konu veya günlük olaylar hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı gazete ve dergilerde yayımlanan kısa fikir yazılarına Fıkra denir. Bu tür yazıların diğer adı da “Köşe Yazısı”dır. Fıkralar, gazete ve dergilerin belli sütun veya köşelerinde yayımlanır. Yazılı kompozisyon türü olarak fıkra düşünsel ağırlıklı, günlük, kısa yazılardır. Siyasi ve toplumsal olaylar ele alınırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez. Fıkra yazarı geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır olmalıdır. Her konuda fıkra yazılabilir. FIKRA’NIN ÖZELLİKLERİ 1. Günlük olaylar veya düşüncelerle ilgili konular işlenir. 2. Konular tarafsız bir şekilde ele alınmalıdır. 3. Düşünceyi ön plânda olmalıdır. 4. Konular çok değişik açılardan ele almadan, ayrıntılara inmeden işlenir. 5. Yazılanlara okuyucuyu inandırma zorunluluğu yoktur. 6. Yazılanlar okuyucunun ilgisini çekmelidir. 7. Nükteli fıkralardan, kıssalardan, vecize ve atasözlerinden faydalanılmalıdır. 8. Açık, sade ve akıcı bir dil kullanılmalıdır. FIKRA’NIN YAZILMA AMACI Fıkraların amacı, siyasî, kültürel, ekonomik, toplumsal vb. konuları çok defa eleştirel bir bakış açısıyla anlatarak kamuoyunu yönlendirmektir. Fıkralarda kesin olmaktan ziyade güzel, hoş sonuçlara varmaya; canlı, ilgi çekici olmaya özen gösterilmelidir. Yazar kendi duygu ve düşüncelerini en başarılı şekilde yansıtarak okuyucu ile arasında sıkı bir bağ kurar. Not Bu tür fıkraları, kısa hikâye niteliğindeki, nükteli, mizah öğesi taşıyan fıkralarla karıştırmayınız. Bu tür fıkralarda dinleyeni güldürmek, eğlendirmek ön plandadır. Oysa köşe yazılarında okuyucuyu düşündürmek, güncel bir sorunu dile getirmek esastır. FIKRA İLE MAKALENİN FARKI 1. Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır; ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur. 2. Makalelerde ciddi, yapmacıksız, bilimsel bir anlatım vardır. Fıkralarda açık, sade ve anlaşılır bir dil kullanılır. 3. Fıkralar günübirlik yazı türüdür. Makalede ise böyle bir durum yoktur. Edebiyatımızda Fıkra yazan ilk kişi Ahmet Rasim’dir. Bunun dışında Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa, Burhan Felek ve Çetin Altan en tanınmış fırka yazarlarıdır. ANI HATIRA TÜRÜ Bir kimsenin, özellikle tanınmış kişilerin yaşadıkları dönemde gördükleri ya da yaşadıkları ilginç olayları gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattıkları yazı türüdür. Tanınmış sanatçı, siyasetçi, ve bilim adamlarının yazdığı anılar onların yaşayışlarını, yaşadıkları dönemdeki önemli olayları anlatması bakımından önemlidir. Özellikleri 1 – Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır. 2 – İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır 3 – Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar. 4 – Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır. 5 – Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar. 6 – Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir. TARİHSEL GELİŞİMİ ANI İLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI 1 – Anı da günlük gibi bir kişinin başından geçen gerçek yaşantılardan kaynaklanan yazı türüdür . 2- Günlük yaşanırken anı ise yaşandıktan sonra yazılır 3 – Anılar, yazarların yaşlılık çağlarında yazdıkları ve yaşamları boyunca karşılaştıkları olayları nesnel bir şekilde ortaya koyan yazılardır Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup gelen Anlık duygu ve düşünceler hakimdir. 4 – Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düşüncelerin toplamıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğdu. Kadı Hüseyin Fikri Efendi’nin oğlu. Baytar Mektebi’ni bırakarak girdiği Darülfünun-ı Osmani’nin Bugünkü İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankaradaki liselerde öğretmenlik yaptı. Gazi Terbiye Enstitüsü’nde Gazi Eğitim Enstitüsü edebiyat dersleri verdi. 1933′ten sonra İstanbul’da Kadıköy Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat tarihi ve estetik dersleri verdi. 1939′da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yeni kurulan Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörlüğüne getirildi. 1942 ara seçimlerinde CHP’den Maraş Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi, üniversitedeki görevinden ayrıldı. 1946 seçimlerinde tekrar aday gösterilmeyince bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptı. Güzel Sanatlar Akademisinde tekrar derse girmeye başladı. 1949′da da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne döndü. Bu görevdeyken 24 Ocak 1962’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Adını ilk kez “Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyurdu. Dergah, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Ülkü, Varlık, Oluş, Kültür Haftası ve Aile dergilerinde şiirleri yayınlandı. Hece vezniyle yazdığı bu ilk şiirler, imge zenginliklikleri ve müzikal nitelikleriyle dikkat çeker. Edebiyat Fakültesi’nde öğrencisi olduğu Yahya Kemal Beyatlıdan çok etkilendi. Ama ilk eserlerinde Yahya Kemal’den çok Ahmet Haşim izleri görülür. Haşim gibi o da küçük yaşta kaybettiği annesinin yokluğundan duyduğu acıyı ve kendisini avutacak bir sevginin özlemini dile getirir. İçe dönük bir bakışla doğa ile iletişim kurmaya çalışır. Şiirinin bir başka yönü Bergson felsefesinden kaynanlanan zaman kavramıdır. Onun eserlerinde zaman, basit bir süreklilik değil, çok katlı ve karmaşık bir akıştır. “Ne İçindeyim Zamanın”, “Bursa’da Zaman” şiirleri bu olgunun örnekleridir. İlkromanı “Mahur Beste” 1944′te Ülkü Dergisi’nde yayınlandı. Osmanlı Devleti’nin son döneminde seçkin bir çevrenin yaşayışını sergileyen bu romanın ardandan, kendi yaşamından da izler taşıyan “Huzur” 1949′da basıldı. Huzur, hem bir aşk hem de Tanpınar’ın İstanbul’a olan derin sevgisinin romanıdır. Estetik anlayışının, kültür birikiminin ve geçmiş kültürlere yaslanan yaşam felsefesini yansıttığı bu kitabı Tanpınar’ın en yetkin romanı sayılır. Romanda, Mümtaz ile Nuran’ın aşkı çerçevesinde Doğu ile Batı, eski ile yeni, geçmişin değerleriyle var olan değerler, aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmayı ve bu çatışmanın doğurduğu bireysel bunalımları irdeler. 1950′de Yeni İstanbul gazetesinde yayınlanan ancak ölümünden sonra 1973′te basılan “Sahnenin Dışındakiler” ile 1961′de basılan “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nde de iki uygarlık, iki değerler sistemi arasında bocalayan Türk toplumunun ironik tablosu çizilir. Ölümünden sonra plan ve notlarına dayanılarak biraraya getirilen ve 1987′de yayınlanan “AydakiKadın” da da aynı irdeleme vardır. Şiir, roman ve yazılarının yanısıra İstanbul, Bursa, Ankara, Ersurum ve Konya kentlerini doğal, tarihsel ve kültürel yapılarıyla anlattığı 1946′da basılan “5 Şehir” önemli eserleri arasındadır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu 27 Mart 1889’da Kahire’de doğdu, 13 Aralık 1974’te Ankara’da öldü. Yazar, diplomat, politikacı. Karaosmanoğulları’ndan Abdülkadir Bey ile İkbal Hanım’ın oğlu. Yazar Burhan Asaf Belge’nin eniştesi. Yazar Murat Belge’nin eniştesi. İlköğrenimine ailesiyle birlikte 6 yaşındayken gittiği Manisa’da başladı. 1903’te İzmir İdadisi’ne girdi. Ömer Seyfettin, Şahabeddin Süleyman ve Baha Tevfik ile burada tanıştı. Babasının ölümünden sonra 1905′te annesiyle birlikte Mısır’a gitti. Öğrenimini İskenderiye’deki bir Fransız okulunda tamamladı. 2′nci Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre önce İstanbul’da geldi. 1908’de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirmedi. 1909’da Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Muhit, Şiir ve Tefekkür, Servet-i Fünun, Rübab, Türk Yurdu, Peyam-ı Edebi, Yeni Mecmua, İkdam gibi dergi ve gazetelerde yazıları yayınlandı. 1916’da tedavi olmak için gittiği İsviçre’de üç yıl kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi. 1921’de Ankara’ya çağrıldı. “Tetkik-i Mezalim” komisyonundaki görevi nedeniyle Kütahya, Simav, Gediz, Sakarya yörelerini ddlaştı. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1923’te Mardin, 1931’de Manisa milletvekili oldu. Burhan Asaf Belge’nin kızkardaşi Leman Hanım’la evlendi. 1932’de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte “Kadro” dergisini kurdu. 1934’te dergi kapatıldı. Tiran elçiliğine atandı. 1935’te Prag, 1939’da La Hay, 1942’de Bern, 1949’da Tahran ve 1951’de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960’tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptı. Anadolu Ajansı’nın Yönetim Kurulu Başkanı’ydı. Ölümünden sonra Beşiktaş’ta Yahya Efendi Mezarlığı’nda toprağa verildi. Çocukluktan başlayarak babasının zengin kütüphanesinden yararlanıp okuma zevki edindi. Mısır’daki günlerinde bu zevki geliştirdi. Yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler’in “sanat kişiseldir” görüşünü paylaştığı ve “sanat için sanat” yaptığı bu ilk döneminde “Nirvana” adlı bir oyun, makaleler, denemeler, şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin içinde bulunduğu zor koşullar, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Sanatın toplumsal işlevine de ağırlık vermeye başladı. Bu ikinci dönem eserlerinde önce Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının dilde yenileşme çabalarına karşı çıktı. Sonra Ziya Gökalp’in de etkisiyle Yeni Lisan ve Milli Edebiyat akımını benimsedi. Daha çok romancı yönüyle ön plana çıktı. Bu türün edebiyatımızdaki önemli temsilcilerinden biri oldu. Yazarlık yaşamı boyunca Batı edebiyatı özelliklerine de sıkı sıkıya bağlı kaldı. Balzac, Flaubert ve Zola’dan etkilendi. Eserlerinde belli tarihsel dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet’in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet’in ilk on yılının, Bir Sürgün 2′nci Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. 1955’ten sonra da anıları dışında kitap yazmadı. Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban’dır. İlk romanı Nur Baba, 1922’de kitap olarak basılmadan önce gazetede yayınlandı. ESERLERİ ROMAN ÖYKÜ NECİP FAZIL KISAKÜREK 26 Mayıs 1905’te İstanbul’da doğdu. 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Çocukluğu büyükbabasının Çemberlitaş’taki konağında geçti. Bahriye Mektebi’nde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. Felsefe Bölümü’ndeki öğrenimini yarıda bırakarak 1924′te Paris’e gitti. Bu kez Sarbonne Üniversitesi’nde felsefe eğitimi almaya başladı. 1925′te öğrenimini tekrar yarıda bırakıp yurda döndü. 1926-1939 arasında İstanbul’da çeşitli bankalarda çalıştı. 1939-1943 arasında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı, İstanbul Güzel Sanatlar Akadamesi’nde dersler verdi. Yazarlık, yayıncılık yaptı. İlk şiirleri 1922′de “Yeni Mecmua”da yayınlandı. Milli Mecmua, Hayat ve Varlık dergilerinde yayınlanan şiirleriyle tanındı. 14 Mayıs 1929- Ağustos 1936 arasında 17 sayı Ağaç dergisini yayınladı. 1943-1971 arasında “Büyük Doğu” dergisini çıkardı. Son Posta ve Yeni İstanbul gazetelerinde yazarlık yaptı. “Sabırtaşı” 1940 oyunuyla 1947 CHP Piyes Yarışması’nda birincilik kazandı. 1928′de basılan “Kaldırımlar” adlı şiir kitabı büyük ilgi gördü. Bu kitabın ardından uzun süre “Kaldırımlar Şairi” olarak anıldı. 1930’lardan sonra özgün şiirden koptu. Mistisizmi İslami değerlere bağlayan, dinsel ve toplumsal bir kavga sanatına yöneldi. “Sonsuzluk Kervanı” isimli şiir kitabını uzunca bir aradan sonra 1955′te yayınladı. Şiiri, üstün bir algılama sorunu ve mutlak gerçeği, yani Allah’ı arama yolunda sonsuz bir uğraş olarak gördü. Sağlam bir dil yapısına ve tirajik öğelere dayanan mistik eğilimli şiirlerinde çağdaş insanın bunalımlarını işledi. Türk şiirinde bir gizem rüzgarı estirdi, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Cahit Sıtkı Tarancı’nın da aralarında bulunduğu birçok şair üzerinde etkili oldu. Garip akımının ortaya çıkışıyla şiirden uzaklaştı. Güçlü bir yazım tekniğinin görüldüğü tiyatro oyunlarında ise daha çok korku ve kaygı psikolojisini işledi. Anı,makale, inceleme türü eserlerinde daha çok dinsel ve siyasal konuları ele aldı. ESERLERİ ŞİİR ÖYKÜ VE ROMAN OYUNLAR peyami Safa 1899’da İstanbul’da doğdu, 15 Haziran 1961’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Psikolojik romanlarıyla tanınan yazar. Şair İsmail Safa’nın oğlu. Babası Sivas’ta sürgünde yaşamını yitirdi. Yoksulluk ve 9 yaşında yakalandığı kemik veremi nedeniyle düzenli bir eğitim almadı. Bir yandan çalışırken bir yandan da kendi kendini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezareti’nde memur olarak çalıştı. 1914-1918 arasındaöğretmenlik, 1918-1916 arasında gazetecilik yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. Babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kâmi’nin yönlendirmesiyle edebiyata başladı. Kardeşi İlhami ile çıkardığı “Yirminci Asır” adlı akşam gazetesinde “Asrın hikâyeleri” başlığıyla yazdığı magazin hikayeleriyle dikkat çekti. Para kaygısıyla yazdığı sıradan yazılarda annesi Server Bedia’nın adından esinlenerek yarattığı “Server Bedii” takma adını kullandı. Bu isimle kaleme aldığı “Cingöz Recai” isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi gördü. Kültür Haftası 21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936 ve Türk Düşüncesi 63 sayı, 1953-1960 adlarında iki dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve’yi askerlik hizmeti yaparken kaybedince derinden sarsıldı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdi. Edirnekapı’da toprağa verildi. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi değişik alanlarda yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazar oldu. 43 yıl hiç durmadan yazdı. İlk döneminde değişik ilgi alanları içinde sol eğilimli siyasal akımlara ilgi gösterdi. 1930′da basılan ve genç bir hastanın psikolojisini yansıtan otobiyografik romanı “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”nun ilk baskısını “Nâzım Hikmet“e ithaf etmişti. Ama 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Nazileri savundu. Ölümünden bir süre önce metapsişik konulara yöneldi. 1949′da yayınlanan son eserlerinden “Matmazel Noraliya’nın Koltuğunda”da tıp öğrenimi yaparken bunalıma girerek felsefeye yönelen ve sonuçta mistik dünya görüşünde karar kılan bir gencin öyküsünü anlattı. Edebiyat ve siyaset tartışmalarının hep içinde Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin’le polemiklere girdi. Ayrıca ders kitapları da yazdı. ESERLERİ ROMAN ÖYKÜ OYUN İNCELEME-DENEME Reşat Nuri Güntekin Yorum Yazın 25 Kasım 1889’da İstanbul’da doğdu. 7 Aralık 1956’da Londra’da öldü. İlk öğreniminiÇanakkalede Mekteb-i İptidai’de yaptı. Mekteb-i Sultani’de Galatasaray Lisesi ve İzmir’de bir Fransız okulunda öğrenim gördü. Sınavla girdiği Darülfünun-ı Osmani Ulum-ı Edebiyat Fakültesi’ni 1912′de bitirdi. Fransızca öğretmeni olarak Bursa Sultanisi’ne atandı. 1916-1919′da İstanbul’da Vefa ve Erenköy liselerinde müdürlük yaptı. 1931′de Milli Eğitimmüfettişi oldu, bütün Anadolu’yu dolaştı. 1939-1943 arasında Çanakkale milletvekiliydi. 1947′de Milli Eğitim Başmüfettişliği’ne getirildi. 1950′de Paris’te Kültür Ateşesi ve UNESCO’da Türkiye temsilcisi oldu. 1954′te emekliye ayrıldı. Bir süre İstanbul Şehir Tiyatroları Edebi Kurul üyeliği yaptı. Kanser tedavisi için gittiği Londra’da yaşamını yitirdi. Cenazesi İstanbul’a getirildi, Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında başladı. İlk eseri “Eski Ahbap” isimli uzun öykü, 1917’de “Diken” dergisinde yayınlandı. 1819-1919′da Zaman gazetesinde “Temaşa Haftaları” başlığıyla tiyatro eleştirileri yazdı. Bu dönemde Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci, Diken dergileri ile Dersaadet ve Zaman gazetelerinde yayınlanan öykü, roman ve oyunlarında kendi adının yanısıra “Hayrettin Rüştü, Mehmet Ferit, Cemil Nimet” gibi takma isimler kullandı. Mizah ve magazin yazılarını da “Ateşböceği, Ağustosböceği, Yıldızböceği” gibi isimlerle yayınladı. 1922′de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilen ve aynı yıl katip olarak basılan “Çalıkuşu” romanıyla ünlendi. Bu romanı önce “İstanbul Kızı” adıyla oyun olarak yazmıştı. O dönem koşullarında sahneye konulması olanağı çıkmayınca romana dönüştürdü. Türk edebiyatında gerçekçi romana yönelimin ilk örneklerinden olan Çalıkuşu, dili, anlatımdaki rahatlığı, duygusal yanlarıyla uzun yıllar güncelliğini koruyan bir eser oldu. Sinema ve televizyona da uyarlandı. Romanda, iyi bir eğitim görmüş ve bir aşk nedeniyle hüsran yaşamış İstanbullu genç öğretmen kadın Feride’nin tanıklığıyla Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı’ndaki hali yansıtılır. Farklı yaşam biçimleri, farklı anlayışlar, farklı gelenek ve görenekler, toplumsal çatışmalar Feride’nin gündelik yaşamı ve duygu dünyasıyla iç içe verilir. 1927′den sonraki romanlarında da üslubunun temel yapısını değiştirmeden toplumsal sorunlara eğildi. Romanlarında sayısız insan tipi yarattı. Çoğunlukla erkek olan kahramanlarını, dış görünümlerinden çok psikolojik özellikleriyle yansıttı. Mizaha daha geniş yer verdiği öykülerinde de aşk, yalnızlık, fedakarlık, dostluk, ihanet gibi temalar kullandı. Anadolu gezileri sırasındaki gözlemlerini “Anadolu Notları” adıyla kitaplaştırdı. Öğrenciler için kitaplar yazdı, çeviriler yaptı. ESERLERİ ROMAN ÖYKÜ Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı, Milli Edebiyat döneminde başlayan konuşma dilinde eserler verme, dilde sadeleşme, konu olarak Anadolu'ya yönelme gibi unsurların gelişerek devam ettiği bir dönemdir. Zaten Milli Edebiyat dönemi sanatçılarının önemli bir bölümü Cumhuriyet'in ilk yıllarında vefat eden bazı sanatçılar hariç ve Mehmet Akif, Yahya Kemal gibi bağımsız sanatçılar, Cumhuriyet döneminde de eser vermeye devam etmiştir. Bu bakımdan Cumhuriyet döneminde edebiyatımız Milli Edebiyat döneminin dil, şekil, konu, düşünce bakımından birtakım özelliklerini devralmıştır. Cumhuriyet'in 1923 yılında ilan edilmesinden sonra da inkılaplar, reformlar gibi birtakım siyasi, toplumsal ve kültürel değişmeler gerçekleşmiştir. Bütün bu unsurlar Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının oluşumunu şekillendirmiştir. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Genel Özellikleri » Sanatçılar, Faruk Nafiz'in başlattığı "memleket edebiyatı" anlayışının etkisiyle eserlerinde tema olarak Anadolu'yu ve Anadolu insanını konu edinmişlerdir. » Anadolu'nun insanıyla, doğasıyla, kültürüyle eserlere yansıması, edebiyatın toplumcu gerçekçi bir özellik kazanmasına yol açmıştır. » Memleket edebiyatı zevkiyle Batı edebiyatından alınan şekiller sentezlenmiştir. » Latin alfabesinin kabul edilmesiyle dilde sadeleşme hareketi iyice yerleşmiş, aydınlar ve halk arasındaki mesafe azalmıştır. » Sanatçılar sade dil ve hece ölçüsüyle eserler vermişlerdir. » Batı dünyasındaki bilim ve edebiyat ile ilgili gelişmeler takip edilmiştir. » Batı tarzı nesir alanında roman, hikaye, tiyatro vb daha başarılı eserler verilmiştir. » Bu dönemde "öz Türkçecilik" anlayışı hakim olmuş, yaklaşık bin yıldır kullanılmayan öz Türkçe kelimelerin kullanımı yeniden gündeme getirilmiştir. » Köylerin öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere 1940 yılında kurulan "Köy Enstitüleri", köy kökenli şair ve yazarların yetişmesine vesile olmuştur. » 1940'lı yıllardan sonra dünyada yaşanan gelişmeler II. Dünya Savaşı, Soğuk Savaş, nükleer tehdit vb Türk aydınını etkilemiştir. » Milli ve manevi değerlerin sarsılması, genç neslin bu değerlerle ilişkisinin zayıflaması edebiyata yansımıştır. » Önceki iki maddede belirtilen durumlar 1950'lerden sonra bireysel konuları işleyen soyut bir edebiyatın doğmasına sebep olmuştur. » Bireysel konular işlenirken, psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden faydalanılmıştır. » Cumhuriyet döneminde Garipçiler, Yedi Meşaleciler, Hisarcılar, Maviciler gibi farklı edebiyat toplulukları ortaya çıkmaya başlamıştır. Hüseyin ARASLI Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatı incelenirken Türk toplumunun yaşadığı tarihi olayları da yakından takip etmek gereklidir. Çünkü Türk toplumunun yaşadıkları birebir edebiyata yansımıştır ve bunun da en güzel örneğini cumhuriyet edebiyatıdır. Cumhuriyet edebiyatını çok geniş bir şekilde ele almalıyız. Başlangıç olarak 1923 kabul edilir ancak günümüzde bu edebiyat hala devam edebiyatının oluşum adımları her ne kadar daha önceden atılmış olsa da bu edebiyatın temelini Milli Mücadele ve sonrasında yeni kurulan devletle birlikte yapılan çağdaş inkılaplar oluşturur. Edebiyatın her alanında Kurtuluş Savaşı ve inkılaplar konu olarak sık sık işlenmiştir. Bununla birlikte bağımsızlık noktasında büyük bir kararlılık ortaya koyan Anadolu halkı da edebiyatın başlıca malzemesini oluşturur. Özellikle Atatürk’ün kurduğu ve büyük bir önem verdiği Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu yaptığı çalışmalarla edebiyatın yönünü belirlemiştir. Tahmin edilebildiği gibi yeni bir milli devletin kurulması ve sonrasında yapılan inkılaplarla hızlı bir gelişime edebiyat da ilgisiz kalmayacaktır. Devlet ve millet hayatında yaşanan hızlı gelişmelerin aynısı Türk edebiyatında da dönemi Türk edebiyatının oluşumu noktasında ilk temel adımlar aslında milli edebiyatla birlikte atılmıştır. Milli edebiyat devrinde hakim olan milliyetçilik akımı, Türkçenin sadeleştirilmesi, edebiyatın konu olarak İstanbul dışına yani Anadolu’ya kaymaya başlamış olması cumhuriyet edebiyatının temellerinin atılmasıdır. 10 yıllık milli olma çabasının üstünde Batı ile olan bağımsızlık mücadelesi sonrasında yeni bir edebiyatın başlaması yıllarda Anadolu halkının büyük bir mücadelesiyle yeni bir devlet ortaya çıkmıştır Türkiye Cumhuriyeti. Anadolu halkının mücadelesi ve kararlılığı, yeni bir önderin ortaya çıkışı, yeni bir devlet, Batıya karşı kazanılan zafer kendisini edebiyata birebir yansıtmıştır. Yeni devletin kuruluşundan sonra özellikle Anadolu’ya, köylüye, Türk diline ve tarihine karşı duyulan büyük ilgi edebiyatın ana çizgisini oluşturmuştur. Özellikle devletin kurulduğu ilk 15-20 yıl içinde yeni kurulan ve gücünü halktan alan devletin heyecanıyla bu konulara ağırlık verilmiştir. İlk dönemlerde ağır basan taraf sanatın toplum için icra ediliyor oluşuydu. Ancak bir süre edebiyatın bu konulardan uzaklaştığı, bireysel konuların ağırlıklı olarak işlendiği görülür. Özellikle 1940’lı yıllardan sonra toplum için icra edilen edebiyatın yerine sanatsal ve estetik kaygının ön planda olduğu bir edebiyat ortaya çıkmaya başladı. Bu yeni edebiyat anlayışı “Sanat sanat içindir.” görüşünü Cumhuriyet Edebiyatının OluşumuOsmanlı Devleti’nin dağılması sırasında aydınların büyük bir kısmında milliyetçilik fikri oluşmaya başlamıştır. Bu fikirler etrafında ise Türkçülük akımı oluşmuş ve her alanda milli bir kimlik arayışı ortaya çıkmıştır. İşte bu arayışlar sonrasında da Milli Edebiyat oluşmuştur. Türkçe ön plana çıkmış ve ülkenin gerçekleri edebiyatta konu olarak işlenmeye başlanmıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte de bu anlayış yeni bir edebiyatı oluşturmuştur Cumhuriyet Edebiyatı. Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Edebiyatı birbirinin devamı niteliğindedirBu edebiyatın temelinde ise Milli Mücadele ve inkılaplar yer almaktadır. O dönemde yazılan tüm eserlerde bu konuların izleri net bir şekilde görülmektedir. Çünkü o dönem eserlerinde milli heyecanı bizzat yansıtma gayesi vardır. Ayrıca harf inkılabı, Türk Dil Kurumunun kurulmasıyla birlikte hem okur yazar sayısında artış olmuş hem de dilde sadeleşme çabaları hızlanmıştır. Bir süre sonra da konuşma ile yazı dili arasındaki fark ortadan kalkmıştır. Sanatçılar halka hitap edebilmek için halkın dilini eserlerine yansıtmışlardır. Ülke politikası gereği o dönemde hızlı bir eğitim-kültür süreci başarıyla yürütülmüştür. Tüm bunlar edebiyatı olumlu bir şekilde döneminde edebiyatın her alanında büyük bir gelişme yaşanmıştır. Yeni devletin getirmiş olduğu çağdaş anlayış, laikliğin getirilmesi, kadının toplum içindeki yerinin artması, halkçılığın etkin bir şekilde uygulanmaya başlaması edebiyatı yüksek bir noktaya taşımaya başlamıştır. Şiir, roman, tiyatro gibi türlerde çok önemli gelişmeler görülmüştür. Özellikle şiirde “Beş hececiler” ile birlikte Türk şiiri en parlak dönemini yaşıyordu. Ülke çapında eğitime yapılan katkı sonrasında okur-yazar sayısının da artması bunu büyük bir ölçüde Edebiyatı TopluluklarıCumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı özellikleri dışına çıkmayan, kurallara uyan, cumhuriyetin getirdiği yenilikleri en iyi şekilde kullanmaya özen gösteren önemli edebi topluluklar oluşmuştur. Bu topluluklar;Yedi Meşaleciler Bu edebiyat içinde batıyı savunan ender topluluklardan biridir. Sanat için sanat anlayışını benimsemişlerdir. Yedi Meşale adlı kitap altında birleşen bu öykücü ve şairler; Kenan Hulisi KorayÖykü, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi Bahşi, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Osman Saba ve Vasfi Mahir Bkz. > Yedi MeşalecilerBirinci Yeni Garipçiler Şiirde köklü değişiklere imza atan bir topluluktur. Serbest şiirimizin öncüleri burada yetişmiştir. Şairleri; Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat HorozcuAyrıca Bkz. > Garipçilerİkinci Yeni Garip akımına tepki olarak ortaya çıkmışlardır. Soyut şiirler yazmışlardır. Anlamları kapalı ve gizlidir. Çok değişik bir anlayış gütmüşlerdir. Şairleri; Cemal Süreya, Edip Cansever, İlhan Berk, Turgut Uyar, Ece Ayhan, Sezai Karakoç Ayrıca Bkz. > İkinci YenicilerMaviciler Garip akımına karşı olan bir diğer topluluktur. Şairleri; Atilla İlhan, Ferit Edgü, Orhan Duru, Demir ÖzlüToplumsal Gerçekçiler Toplumu bilinçlendirme amaçlı yazmışlardır. Roman ve hikâye dalında eser vermişlerdir. Sosyalist bir görüşü savunmuşlardır. Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Sabahattin AliHisarcılar Garipçilere tepkisi olan bir başka topluluktur. Manevi değerlere önem vermişlerdir. Munis Faik Ozansoy, İlhan Geçer, Yavuz Bülent Bakiler, Bekir Sıtkı Erdoğan, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, Mustafa Necati Karaer, Turgut Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Eserler Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayınızCumhuriyet Devri Türk Edebiyatında bu topluluklardan hariç birçok yazar ve şairimiz bulunmaktadır. Cumhuriyet Dönemi ile konu sıkıntısı yaşamadan, baskı altında olmadan, serbestçe eserlerini sunmuşlardır. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı sanatçıları bu yönden edebiyat tarihimizin en şanslı sanatçıları olarak görülebilir. Eski dönemlerin baskıcı ve kısıtlı ortamında yazı yazmayı geçin düşünmek bile zorken yeni devletle beraber özgür bir ortam oluşmuştur. Edebiyatımızın diğer önemli sanatçılarıAbdülhak Şinasi HisarMithat Cemal KuntayKemalettin KamuBehçet Kemal ÇağlarÖmer Bedrettin UşaklıAhmet Hamdi TanpınarAhmet Muhip DranasNecip Fazıl KısakürekArif Nihat AsyaTarık BuğraBehçet NecatigilCahit Sıtkı TarancıAhmet Kutsi TecerSabahattin EyüboğluCahit KülebiFazıl Hüsnü DağlarcaMemduh Şevket EsendalSait Faik AbasıyanıkHalikarnas BalıkçısıHaldun TanerNecati CumalıNurullah AtaçSuut Kemal YetkinCemil MeriçRecep BilginerOrhan Asena Cumhuriyet Edebiyatı Sınav Soruları?1. Özellikleri nelerdir?2. Cumhuriyet edebiyatının oluşumunu etkileyen unsurlar nelerdir?3. Başlangıç tarihi nedir?4. Cumhuriyet edebiyatının oluşumunda Kurtuluş Savaşı’nın etkisi nedir? "Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumu" adlı testte 12 soru vardır. YKS Edebiyat 2, YKS Edebiyat 1 ve Türk Dili ve Edebiyatı 12 kategorilerinde yayınlanan teste 1,773 kişi bakmış, 234 kişi ise testi çözmüştür. Testte 0 yorum vardır. Yorum butonuna tıklayarak yorum yapabilir veya varsa yapılmış yorumları okuyabilir, iftihar butonuna basarak testin başarılı üyelerini görebilirsiniz. "Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumu" adlı testin zorluk seviyesi Orta olarak belirlenmiştir. Testi çözmek için soruları okuduktan sonra doğru olduğuna inandığınız cevabı işaretleyin şıkkın üstüne tıklayarak işaretleme yapabilirsiniz ve sayfanın en altında bulunan Çözdüm - Cevapları Göster butonuna tıklayın. Ardından soruların üstünde doğru ve yanlışlarınızı görebilirsiniz. Test çözerken kaydedip sonra tekrar çözmek isterseniz üye girişi yaptıktan sonra göreceğiniz Sonra Çöz butonunu kullanabilirsiniz. 12 16-06-2017 1,773 Türk Edebiyatı 234 Puan Tebrikler! Testin en başarılı üyesi Fırat Han Göl 60 puan Soru 1 Modernleşme yolundaki Türk edebiyatı Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte yeni bir aşamaya kavuşmuştur. Esasen Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, ilk zamanlarda - geleneğinin izini sürmüş bir edebiyattır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygun olur? A Tanzimat I. Dönem Edebiyatı B Tanzimat II. Dönem Edebiyatı C Servetifünun edebiyatı D Fecriati edebiyatı E Millî edebiyatBoş Bırak Soru 2 I. Latin harflerinin kabulü II. Kurtuluş Savaşı III. Atatürk ilke ve inkılapları IV. Meşrutiyet’in ilanı V. Siyasi akım ve düşünceler Numaralanmış ifadelerden hangisi, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın dil, edebî zevk ve anlayış özellikleriyle ilgili değildir? Soru 3 Aşağıdakilerden hangisi, Cumhuriyet Dönemi siyasi ve sosyal gelişmelerinden biri değildir? A Saltanatın kaldırılması B Hilafetin kaldırılması C Medeni Kanun’un kabulü D Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi E Soyadı KanunuBoş Bırak Soru 4 Aşağıdakilerden hangisi dil ve anlatım özellikleri dikkate alındığında Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’na ait değildir? A Uyuşamayız, yollarımız ayrı Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi B Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı Felekler yandı ahımdan muradım şem’i yanmaz mı C Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor D Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar Kapanırdı daha gün batmadan aynalar E Haydi Abbas, vakit tamam Akşam diyordun, işte oldu akşamBoş Bırak Soru 5 Aşağıdaki eserlerden hangisi Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı içerisinde yer alır? A Göl Saatleri B Cezmi C Aşk-ı Memnu D Çile E Pembe İncili KaftanBoş Bırak Soru 6 Aşağıdakilerin hangisinde Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı ile ilgili bilgi yanlışı vardır? A Dildeki sadeleşme çalışmalarına ara verilmeden devam edilmiştir. B Sanatçılar, gerçekçi bir anlayışla eser vermişlerdir. C Halka doğru ilkesiyle yerli hayatın anlatımına önem verilmiştir. D Daha çok bireysel konular, sanatsal bir bakış açısıyla işlenmiştir. E Düzyazı türlerinde önemli ilerlemeler olmuş, yetkin sanatçılar Bırak Soru 7 I. Cumhuriyet Dönemi “memleket edebiyatı”nın ilk halkasını oluşturmuştur. II. Cumhuriyet Dönemi edebî eserlerinde en çok ele alınan konu Kurtuluş Savaşı’dır. III. Batı’dan alınan anlatım biçim ve teknikleri eserlerde kendini göstermiştir. IV. Toplumun geçirdiği sosyal ve siyasal değişim eserlere yansımıştır. V. Anadolu coğrafyası önemli bir şekilde eserlerde yer almıştır. Numaralanmış cümlelerin hangisinde Cumhuriyet Dönemi’yle ilgili bir bilgi yanlışı vardır? Soru 8 Aşağıda verilen metinlerden hangisi Cumhuriyet Dönemi dil anlayışıyla örtüşmez? A Selma Hanım, bu hitabeyi bizzat Şef’in ağzından işittiği anı dört yıldan beri bir dakika unutamıyordu. Denilebilir ki dört yıldan beri hep o an içinde ve onun tesiri altında yaşıyordu. B Biraz uzakta bir çocuk kalemiyle çizilmişe benzeyen incecik incecik söğütler, sazlar görünüyor. Bunların bir hizaya dizilişinden ve öne doğru eğilmelerinden anlarız ki orada kurumuş bir dere var. C İhtiyar adam, komşusundan önündeki patlıcan dolmasını kaşığıyla yenebilecek şekilde parçalamasını istiyor ve ne vakit geldiğine, adının ne, maaşının kaç olduğuna dair suallerine tekrar başlıyordu. D Sivrisinek amansızdı, sıtma belaydı. O yaz, görülmedik salgın hastalıklar kastı kavurdu ortalığı. Çukurova hayvan, insan iskeletleriyle doldu. Bütün yaz ova leşlerle koktu. E Necip, hiçbir şey söylemeye gayrikâdir saadetiyle boğularak sade itaat ediyor, sihirkâr bir rüyada imiş gibi sade incizabına teslim olarak Bırak Soru 9 Aşağıdaki sanatçılardan hangisi Cumhuriyet Dönemi’nde eser vermemiştir? A Abdülhak Hamit Tarhan B Ahmet Haşim C Tevfik Fikret D Yahya Kemal Beyatlı E Mehmet Emin YurdakulBoş Bırak Soru 10 Aşağıdaki edebî topluluk ve anlayışlardan hangisi Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı içerisinde yer almaz? A Garip Hareketi B II. Yeni C Yedi Meşaleciler D Genç Kalemler E HisarcılarBoş Bırak Soru 11 Aşağıdakilerin hangisi Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı"nın belirleyici özelliklerinden biri değildir? A Öykü ve roman tekniğinin çok gelişmiş olması B Dil ve üslupta aydınlara hitap eden bir anlayışın ortaya çıkması C Batılı edebiyat anlayışlarının eserlere yansıtılması D Dili sadeleştirme çalışmalarının artarak devam etmesi E Halkın sorunlarına yönelme düşüncesinin yaygınlık kazanmasıBoş Bırak Soru 12 Memleket edebiyatı algısının yerleşmesiyle birlikte Anadolu’ya ait gözlem ve düşüncelerini eserlerinde dile getiren şair ve yazarlar arasında yer alan Faruk Nafiz, “Yıldız Yağmuru” adlı romanıyla yozlaşmış bir hayatın mekânı olan İstanbul’un karşısına saf ve temiz Anadolu coğrafyasını çıkarır. Romanın başkişisi Ahmet Ziya ekseninde kurguladığı romanda, onun sıradan aşk maceralarından yurt ve insan sevgisine yönelen değişimini konu edinir. Faruk Nafiz, Anadolu’da daha önce farkına varmadığı yeni değerlerle tanışıp ruhsal olgunluğa erişen Ahmet Ziya’nın yaşadıklarını anlatarak bir yönüyle kendi yaşantısını romanlaştırır. Anadolu eksenindeki düşünceleri ve kendi hayatından kesitlerle şekillendirdiği romanıyla memleket edebiyatına katkı yapar. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A Memleket edebiyatıyla İstanbul"un mekân olarak işlenmesi ikinci planda kalmıştır. B Memleket edebiyatının temelinde Anadolu coğrafyasına ve insanına yönelme söz konusudur. C “Yıldız Yağmuru” romanının başkişisinin hayatında olumlu yönde değişiklikler olmuştur. D İstanbul ve Anadolu coğrafyası bir bütünlük içerisinde ele alınmıştır. E Memleket edebiyatı anlayışıyla oluşturulan eserlerde yurt güzellikleri ele Bırak İlginizi Çekebilecek İçerikler Edebiyat ve felsefe ilişkisini daha önce incelemiştik. Edebiyat kültürü eserler aracılığıyla aktarır ve hayatı yansıtır. Bir toplum edebi eserlerinde kendini anlatır. Dönemin zihniyetini, düşüncelerini, yaşayışını anlamak için özellikle art zamanlı incelemelerde edebi eserlere bakılır. Biz de içinde bulunduğumuz cumhuriyet döneminin oluşumunu anlamak için cumhuriyet edebiyatına edebiyatının binlerce yıllık tarihinde birçok dönemi vardır. İslamiyet öncesi, İslamiyet sonrası, batı etkisindeki Türk edebiyatı olarak özetlenebilecek dönemler cumhuriyet edebiyatı ile en güncel haline ulaşır. Cumhuriyet edebiyatı Atatürk ilke ve inkılaplarıyla özdeşleştiği için bu konuyu önceden araştırmanızı dönemi Türk edebiyatı 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti süresince gerçekleşen Türk edebiyatını kapsar. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının oluşumunu anlamak için kısaca yakın tarihimize göz atmalıyız. 19. Yüzyıl sonunda Osmanlı Devleti diğer devletlerin iç işlerine karışmasıyla mücadele etmekteydi. Etnik unsurların isyanları güç kaybına neden oldu. Balkanlardaki uluslar isyan ederek bağımsızlık hükumete gelen İttihat ve Terakki yönetimi kaybedilen yerleri kazanmak ve tarihteki başarıları canlandırmak için Birinci Dünya Savaşı’na katıldı. Her yönde harekata başlayan Osmanlı ordusu mağlup olarak mevcut topraklarını da kaybetmeye başladı. İngiliz ve Rus kuvvetleri Anadolu’nun içlerini tehdit eder konuma üstünlüklerini kullanarak Osmanlı’nın kadim eyaletlerini ele geçirdiler. Osmanlı yenilgiyi kabul etti. Savaş sonrasında yenilenlerin topraklarına dokunulmayacağına dair karar alınmasına rağmen Osmanlı devletini parçaladılar. Osmanlılara da Ankara ve Kastamonu arasında küçük bir alan halkı bu haksızlığı kabul etmedi. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Atatürk halkı örgütledi ve haksızlığa karşı savaşmaya başladılar. Vatanın üstüne kara bulutlar gibi çöken düşmanları dağıttılar. Günümüzdeki Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Bu cumhuriyet dünya devletlerince tanındı ve saygın bir yer edindi. Yeni cumhuriyet dünya toplumuna ayak uydurmak, teknolojiyi takip etmek ve çağdaşlaşmak için topyekün bir atılıma girişti. Her alanda yenilikler ve batılılaşma çabası dönemi sanatı ve Türk edebiyatı zorluklarla kurulan cumhuriyeti ve cumhuriyetin çağdaşlaşma çabasını anlattı. Ülkeyi kalkındırmak, hukuki ve toplumsal gelişme sağlamak temel hedefti. Yazarlar halkın bu dönemdeki sıkıntılarını, batılılaşma çalışmasını, geri kalmışlığı, ilerleme çabasını yazdılar. Cumhuriyetin kuruluşunu, ayakta kalma savaşını, toplumun değişimini ve halen süren batılılaşma serüvenini anlattılar. İçinde bulunduğu dönemi anlatan edebiyata da cumhuriyet edebiyatı Halini İzleyebilirsiniz About The philosophy essays since 2013. Editor Doğuhan M. YucelDMY in philosophy&linguistics in philosophy&linguistics. Phd candidate.

cumhuriyet dönemi türk edebiyatı oluşumu