AKILŞİİRLERİ. AKIL , AKILLI OLMAK GİBİ TERİMLER ÜZERİNE YAZILMIŞ OLAN ŞİİRLER AKIL BAŞKA, YÜREK BAŞKA Birbirine benzese de Yel başkadır, külek başka Itrı da hoş, rengi de hoş Gül başkadır, çiçek başka. Her diki yokuş bilme gel, Her meyi meyhoş bilme gel, Her uçanı kuş bilme gel, Kuş başkadır, böcek başka
İslâmkültürü, felsefesi ve Arap edebiyatı üzerine birçok eseri olmasına rağmen dilimizde hiç çevirisi bulunmayan Chicago Üniversitesi profesörlerinden Muhsin Mahdi’nin bu klasikleşmiş İbn Haldûn’un Tarih Felsefesi başlıklı eserini VakıfBank Kültür Yayınları Türk okuru ile buluşturuyor.
26.10.2021 · 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile İlgili Şiirler; 29 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Cumhuriyet yönetimini ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta kutlanan bir millî bayramdır.Bizde bu yazımız da sizler için 29 Ekim gününe özel en anlamlı şiirleri bu
Milli Mücadele İle İlgili Şiirler. Milli Mücadele İle İlgili Şiirler içerisinden seçdiğimiz şiirler.. Yendik sonuçta onları! Bilesin ki daha iyi! Kara geceden geceden. Her bir heceden heceden. Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı. Nam salmıştı asker içinde. Doğrulmuştu yola önceden önceden.
b Kayseri İl Milli Eğitim Müdürlüğü 2015-2019 Stratejik Planında belirtilen “ Eğitim-Öğretimde kalitenin artırılması” stratejik hedefine “ Milli Üretelim Bilinçli Tüketelim “ projesi ile katkı sağlamak. c- Geri dönüşümle ilgili farkındalık oluşturarak, doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğe ve
AhmetBaytursınulı, bir yandan Kazak dili ve edebiyatı ile ilgili olarak makale şiir ve tercümeler yapıp şiirler ve destanlar yazarken diğer yandan da okul kitapları hazırlayıp gazetelerde toplumun ve halkın fikir ve düşüncelerini geliştirecek şekilde yayınlar yapmıştır” dedi.
8Oqj. Atatürk . Toprağı delen filiz gibi, Türkiye’yi inşa ettin yeni baştan, Sürünün başındaki çoban gibi, Ülkeye oldun başkan. . İlmek ilmek ördün devleti, Olmaz artık derbeder, Kalkındırdın milleti, Seni tanımak dünyaya değer. . Atatürk’le İleri . Atam Samsun’a çıkmadan önce, Şanlı milletim görmüştü dibi, Ülke toprakları işgal edilince, Mandaya bile razıyım diyordu kimi. . Sancağı yere düşürmedi, Düşmanı serdi yere, Vatansız bırakmadı milleti, Egemenliği vermedi ellere. . Atatürk’le hep ileri gittik, O ölmekte olan milleti diriltti, Onun sayesinde birleştik, Türkler dünyaya bedel dedirtti. . Yazan İbrahim YALAVAÇ
Ahilik kültür haftası Konulu Şiirler , Ahilik kültür haftası İle İlgili Kısa ve Güzel Şiirler , Ahilik kültür haftası Şiirleri AHİLİK İŞTE BUDUR Hepsi birer Alp Eren-Cihanşümul toplumdur Üretim ve başarı-hem kafa hem kolumdur Hürmet sevgi muhabbet-ilgi ve yardımlaşma Küçük büyüğe saygı-gerçektir dayanışma Ahilik işte budur-canları kaynaştıran El birliği içinde-zorlukları aştıran Osmanlı’da Loncalar-bugün meslek odası Kökleri Ahiliktir-çıkıyordur sedası Milli değerlerimiz-korunmalı birlikte Ahilik düşüncesi-ne var ise dirlikte Ahilik işte budur-canları kaynaştıran El birliği içinde-zorlukları aştıran Birbirimize güven-daha güzel yarına İnsani ilişkiler-ortak olun kârına Bu ruh ile hareket-yüzyıllarca sürmeli Bölücülük yapanın-defterini dürmeli Ahilik işte budur-canları kaynaştıran El birliği içinde-zorlukları aştıran Ahilik ruhu yalnız-kuşak bağlamak değil Akıl gönül yolunun-açılması iyi bil Böyle ulvi düşünce-aydınlığa götürür Bilgisizlik cahillik-işi burda bitirir Ahilik işte budur-canları kaynaştıran El birliği içinde -zorlukları aştıran Türk Milleti Ahilik-tam ruhuna muhtaçtır Kardeşlik duygusuna-bu toplum gerçek açtır “Ahi Evran Erene”-binlerce sevgi saygı Her Müslüman Türk Genci-duymamalıdır kaygı Ahilik işte budur-canları kaynaştıran El birliği içinde-zorlukları aştıran Sosyal kültür hareket-yediden yetmişe dek Yazılan okunmalı-verilmelidir emek Hasan Sancak onlarla-esenlikler duyuyor O elini kaldırdı-ağırlığı koyuyor Ahilik işte budur-canları kaynaştıran El birliği içinde-zorlukları aştıran Hasan Sancak AHİLİK Eskiden, Türklerde ahilik vardı, Ahilik, kardeşlik demekti dostum; Herkes birbirini sever, sayardı Ahilik, mutluluk demekti dostum. Yoksullar, garipler çok korunurdu, Toplum, zalimlerden tüm arınırdı; Halkta huzur, düzen hep aranırdı Ahilik, disiplin demekti dostum. Hiç kimse, kimsenin hakkın yemezdi, Mal, can, namusuna hiç göz dikmezdi; Hile, yalan, dolan nedir bilmezdi Ahilik, dürüstlük demekti dostum. Bolca kazanılır, bol harcanırdı, Konuklar, garipler ağırlanırdı; Yürekler, inançla sevdalanırdı Ahilik, cömertlik demekti dostum. Güçlüyken, affetmek, tüm şiarıydı, Kızgınken, sabretmek, iftiharıydı; Muhtaçken, vermenin bahtiyarıydı Ahilik, yiğitlik demekti dostum. Çıraklık, kalfalık, ustalık yolu, Ahi esnafının, kutsal okulu; Pirinden feyz alan, olurdu ulu Ahilik, eğitim demekti dostum. Ahi Evran idi, ulu pirleri, Âlim Edebali, bundan birleri; Bosna’dan Kırım’a var tesirleri Ahilik, adalet demekti dostum. Dilim, ne söylese, tarif edemez, Güzelliklerini hiç tüketemez; Günümüze, örnek olsun nice kez Ahilik, fazilet demekti dostum… Naim Yalnız Sizler de Elinizde Bulunan ya da Kendi Yazdığınız Ahilik kültür haftası İle İlgili Şiirlerinizi Aşağıdaki Yorum Kutucuğu Aracılığıyla Paylaşarak Bizlere Ulaştırın… Bu Sayfada Yayınlayalım
Milli Edebiyat döneminde coşku ve heyecanı dile getiren metinlerin şiirlerin genel özellikleri şunlardır Toplum için sanat anlayışına uygun “sade dil ve hece ölçüsüyle” milliyetçi şiirler yazılmıştır. Şiir dili olarak İstanbul Türkçesi esas alınmış ve şiirler sade bir Türkçeyle yazılmıştır. Halk şiiri kaynak olarak benimsenmiş ve hece ölçüsü kullanılmıştır. Milli kültür ve milli tarihle ilgili konular ele alınmıştır. İmgelere çok başvurulmamış, kullanılan imgelerin ise kolay anlaşılır olmasına dikkat edilmiştir. “Türkçeye, Türk dil bilgisi hâkim olacaktır.” görüşü savunulmuştur. Tam ve zengin uyağın yanında yarım uyak da kullanılmıştır. Duygudan ziyade fikir ön plandadır. Eserler didaktiktir. Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul gibi şairlerin “sade dil ve hece ölçüsüyle” yazdıkları milliyetçi şiirlerin dışında 1911-1923 yılları arasında yaşayan şairler “saf öz şiir”ler Ahmet Haşim, Yahya Kemal ve manzum hikâyeler Mehmet Akif de yazmışlardır. Saf öz şiirde “her şeyden önce güzel şiirler yazmak” amacı vardır. Sese, musikiye, söyleyiş ve şekil mükemmelliğine önem verilir. Bundan dolayı şiirdeki sözcükler değiştirilemez veya atılamaz. Bireysel temalar aşk, gurbet, ölüm vb. işlenir. Daha çok sembolist şairlerden etkilenilmiştir. Manzum hikâyelerde toplumsal sorunlar işlenmiş, halkın yaşayışı ve değerleri anlatılmıştır. Günlük konuşma diline ve halk söyleyişlerine, deyim ve atasözlerine yer verilmiştir. Manzum hikâyeler, belli bir olaya dayalı şiirlerdir. Bu şiirlerde aruz ölçüsü kullanılmıştır. Tür özellikleri bakımından mesneviyle benzerlik gösterir. Ziya Gökalp çevresinde sade bir dille ve hece vezni ile yazılan bir şiir hareketinin oluşmasında ve gelişmesinde, “Genç Kalemler” dergisi önemli bir işlev görmüştür. O dönemde “Genç Kalemler” dergisinde “Yeni Lisancılar” olarak bilinen şairler sade bir dille ve hece ölçüsüyle şiirler yazmışlardır. Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve onlara sonradan katılan ama etkisi daha büyük olan Ziya Gökalp’in öncülüğünde yeni bir edebiyat, yeni bir dil ve yeni bir şiir anlayışı kendisini hızla kabul ettirmiştir. Ziya Gökalp’in; Aruz sizin olsun hece bizimdir, Halkın söylediği Türkçe bizimdir; Leyi sizin, şeb sizin, gece bizimdir, Değildir bir mana üç ada muhtaç. dizeleriyle özetleyerek ortaya koyduğu bu anlayış, artık bir ilke haline gelmiş; hece ölçüsüyle şiir yazmak, aruzla şiir yazan şairleri de etkileyecek şekilde edebiyatta yer etmiştir. O döneminde bu anlayışla şiir yazan şairler arasında, Ali Canip Yöntem, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Celal Sahir Erozan, Necmettin Halil Onan, Halide Nusret Zorlutuna, Şükûfe Nihal ile Beş Hececiler olarak bilinen Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy sayılabilir. Ziya Gökalp çevresinde gelişen bu şiirlerin özelliklerini şöyledir Sade bir dil kullanılmıştır. Hece vezni kullanılmıştır. Halk şiirinden yararlanılmıştır. Halkın ve ülkenin sorunları işlenmiştir. Öğretici niteliği ağır basan şiirler yazılmıştır. Milliyetçilik ve Türkçülük fikrini işleyen, millî coşkuyu artırıcı nitelikte şiirler yazılmıştır. Şiirlerde yalnız dörtlük değil, değişik dize kümeleri kullanılmış, Batı edebiyatı kaynaklı nazım şekillerinden yararlanılmıştır. Millî Edebiyat döneminin etkili olduğu yıllarda Yahya Kemal ve Ahmet Haşim başta olmak üzere saf öz şiir anlayışına uygun şiirler yazan sanatçılar vardır. Bunlar dönemin yaygın anlayışı olan hece vezniyle, yalın bir dille, devrin gerçeklerini, halkın sorunlarını dile getiren şiirler yazmak yerine, sanat değeri yüksek saf öz şiire yönelmişlerdir. Bu iki şair, Yeni Lisancılar olarak bilenen şairlerden ayrı bir yol izler. Hece vezninin yaygın biçimde kullandığı bu dönemde onlar aruzla şiir yazmayı sürdürür. Ahmet Haşim’e göre şiir, nesre çevrilme olanağı bulunmayan nazımdır; şiir musiki ile söz arasında, sözden çok musikiye yakın, ortalama bir dildir. Fecr-i Âti topluluğundan gelen Ahmet Haşim, ”sanat için sanat” anlayışıyla şiirler yazar. Amacı saf ve güzel şiirler yazmaktır. Onun şiirleri, hiçbir şeyin aracı değildir. Yahya Kemal ise şiirin, nesirden bambaşka bir nitelikte, musikiden başka türlü bir musiki olduğu görüşündedir. Batı’da gördüğü “parnasizm” akımından etkilenmiş ve bu anlayışla, divan şiiri anlayışıyla modern şiirin söyleyiş özelliklerini birleştirerek bir sentez oluşturmuştur. Sade dille ve yeni nazım biçimleriyle yazdığı şiirlerinde de yine biçim kusursuzluğuna, yapmacıksız ve sağlam bir anlatıma önem vermiştir. Bu anlayışın temsilcisi Mehmet Akif’tir. Şair, yazdığı şiir ve manzumelerde halkın dinî ve millî değerleri, yaşama tarzı üzerinde durur. Millî Edebiyat yıllarında Mehmet Akif, daha önce Tevfik Fikret’te gördüğümüz ”nazmı nesre yaklaştırma” anlayışını sürdürüp geliştirmiştir. Şiirde Tevfik Fikret’ten devraldığı ”gerçekçiliği” geliştirmiş, ”hayal ile alışverişi olmadığını, her ne demişse görüp de söylediğini, en beğendiği mesleğin hakikat olduğunu” bildirmiştir. Manzumelerinde halkın yaşama biçimini gerçekçi biçimde yansıtmıştır. Mehmet Akif, Halkın yaşamını yansıtmasına karşın, hece ölçüsünü değil, aruz veznini kullanmıştır. Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın? - Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın, - Mehmed Ağa’nın evi akmış. Onu aktarmak için Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün. Ne işin var kiremitlerde a sersem desene İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene. Hadi aktarmıyayım… Kim getirir ekmeğimi? Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi? Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası! Bu dizeler Türk edebiyatında manzum hikâye türünün en başarılı örneklerini veren Mehmet Akif’in Seyfi Baba şiirinden alınmıştır. Bu dizelerde şairle Seyfi Baba’nın arasında geçen diyaloglar yer almaktadır. Şiirde gerçeklik duygusu ön plandadır. Mehmet Akif, bu şiirinde de gördüğünü, yaşadığını anlatmıştır. Mehmet Akif’in toplumu bilinçlendirme, ona mesaj verme çabası da özellikle son beyitte açıkça görülmektedir. Yukarıdaki dizelerde yalın ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Şiir aruz vezni ve beyit nazım birimiyle yazılmıştır. Nihayet millî bir edebiyatın oluşumunu isteyen şairlerin bu dağınıklığını ortadan kaldırmak, onların çalışmalarını birleştirmek için 1917′de ”Şairler Derneği” adında bir dernek kurulmuştur. Ancak üyeleri arasında farklı edebiyat anlayışına sahip sanatçıların tam anlamıyla bir birlik oluşturmaları imkânsızdı. Nitekim toplantı yeri Türk Ocağı binası, yayın organı da Servet-i Fünûn olan dernek, üyelerini istedikleri sanat anlayışını benimsemekte serbest bıraktı. Onlardan sadece ”konuşma dilinin ve hece ölçüsünün kullanılmasını” isteme kararını aldı. Kuruluşundan başlayarak bütün edebî hareketlere sayfalarını açan Servet-i Fünûn’un da harekete katılması ve özellikle Yeni Mecmua 1917, Büyük Mecmua 1919 gibi dergilerin sürekli yayınlarıyla şiirde dil ve vezin birliği Cumhuriyetin ilanından önce tamamıyla sağlanmış olur. “Halka doğru” gitmek isteyen aydının, halkla anlaşma ve aradaki uçurumu doldurma çabası, ortaya ilk olarak ”dil” sorununu çıkarmıştır. Böylece, ta Tanzimat edebiyatından beri zaman zaman üzerinde durulup da bir türlü gerçekleştirilemeyen ve Şinasi’nin deyişiyle “bütün halkın kolaylıkla anlayabileceği yolda” yazma, yani konuşma dilini yazı dili yapma davası bu devirde kesin olarak benimsenmiştir. Bu dava, Selanik’te Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp tarafından çıkarılan Genç Kalemler Nisan 1911 dergisinde “Yeni Lisan” adıyla ileriye sürülmüş ve “Millî Edebiyat”ın “millî lisan”dan doğabileceği görüşü savunulmuştur. Yalnız sözde kalmayıp başarılı örneklerle de desteklenen bu hareket kısa bir zamanda tutunmuş ve bütün 20. yüzyıl Türk edebiyatının ayırıcı niteliği olmuştur. Bu bakımdan, 1911 yılını, ”Millî Edebiyat” akımının olduğu kadar 20. yüzyıl Türk edebiyatının da başlangıç tarihi olarak kabul etmek mümkündür.
milli kültür Milli Kültür ülkemizin en önemli değerlerinden birisi olup toplumların bir araya gelerek örf ve adetlerle oluşur. Yaşam tarzımızı dahi içine alan kültür yediğimiz yemeğe kadar bağlı olmaktadır. Milli Kültür ile öğrencilerin yazdığı anlamlı törenlerde veya okullarda okuyabileceğiniz şiirlerden birisidir. Ulusu ulus yapan aslında sahip oldukları kültürlerdir. Kültürünü kaybetmiş birisi kısa zamanda yol olmaya mahkum bir ulus olur başka kültürlerin egemenliğin altına girer. M adem amaç yaşamak,koru o zaman kültürünü İ nanma yanlış sözlere,doğru yoldan yürü L akin başkasına karışma,demokrasiyi bozma L imansız gemiler gibi savrulma,al eğitimini,düzgün yaşa İ simleri,tarihleri öğren ve sakın unutma K oru dilini,yabancı kelimeleri Türkçe’ye sokma Ü lkenin ekonomisini sarsacak yanlışlar yapma L ambalar gibi aydınlat etrafı,yüzkaramız olma T ürk’üm demek kolay değil,adam gibi yaşa Ü lkeni koru,saygılı ol sanatçıya R esmen adam gibi adam desinler,çık karşılarına Türk gencini görsünler milli kültür Başa dön tuşu
Milli Kültür İle İlgili Kompozisyon Kültür, toplumların gelişme süreçleri içinde, meydana gelen, maddi ve manevi değerler bütünlüğünü ifade eder. Her toplumun yöresel örf, adet ve yaşam değerleri bir mozaik gibi birleşerek, milli bir kültürü oluşturmaktadır. Bir devleti ayakta tutan en önemli unsur, o ülkenin milli kültürüdür. Kültür milleti, milletlerde devleti oluşturmaktadır. Ülkemizin milli kültürünün temellerini, Atatürk ilke ve inkılâpları oluşturmaktadır. Kurtuluş Savaşı ile başlayan dönemde, yokluklar içinde, toplum manevi ve maddi fedakârlıkları, dayanışması ile özgür bir yaşama ve hürriyete ulaşabilmiştir. Toplumlar, kendi milli kültürleri etrafında birleşmektedir. Aynı ülkenin, farklı topluluklarının kültürlerini öğrenmektedir. Bir zincirin halkaları gibi birleşerek, farklı olan bu değerler, sonucunda bir milli kültürü teşkil etmektedir. Kültür, bir devletin medeni oluşumunu da şekillendirir. Ülkeler, diğer ülkelerin farklı kültürlerini tanımak ve öğrenmek maksadı ile kültürel etkinlikler düzenlemektedirler. Uluslar arası yapılan etkinliklerde, değişik yaşam ve değerler öğrenilmiş olabilmektedir. Tiyatro, müzik, dans, yöresel oyunlar, kitap, şiir ve diğer alanlarda başka ülkelere ait kültürler öğrenilebilir. Kültür seviyesinin ölçüsü, toplumun öğrenim ve maddi değerlerin yükselmesi ile doğru bir orantı oluşturmaktadır. Sadece kendi kültürümüz çevresinde yaşamaktan ziyade değişik kültürleri tanımak, araştırmak, bu alandaki çalışmaları takip etmek, kendi kültürümüzü de geliştirir. Bizlerin yaşam ve değer yargılarımızı, farklı olanlar ile karşılaştırmak, sonucunda yeni bir fikir oluşmasını sağlamak, elbette kendi kültür seviyemizi yükseltebilir. Kendimizin maddi ve manevi değer bütünlüklerini, farklı olanlar ile mukayese etmek, aralarındaki farkı değerlendirmek, milli kültürümüzün daha da gelişmesine olumlu yönlerde katkılar sağlar.
milli kültür ile ilgili şiirler